Yenigün Gazetesi

“Özgürce” Makale Yazısı

1 Kasım 2014

Unutamadığım Cumhuriyet Bayramı töreni 1947 Kavaklıorman Köy Okulu

Arifiye Köy Enstitüsü öğrenciliğim sona ermek üzereydi.

Doğup-büyüdüğüm Sapanca’nın Feyziye Köyü, küçük bir vadiye sıkışmış köydü. Ne okul, ne cami vardı. Bayır çıkarak Hacımecan’a gidiyorduk.

Sonra bayır aşağı köye geliyorduk. İlk üç yıl böyle geçti.

Hala hayatta olan, Allah uzun ömürler versin Sabahattin Güven.

Rahmetli olanlar çok. Tahsin Fortacı. Yıllar sonra Sakarya’nın ünlü iş adamı, Sakaryaspor’u şampiyon yapan İbrahim’in kayın pederi olan ama genç yaşta Askerlik Şube Başkanı iken rahmetli olan Tahsin çok iyi bir arkadaştı.

Bayramlarda mezarı başına gider, Fatiha okurum. Hem 3-5 kez. Cin Mehmet denirdi. Cemal Dayı’nın oğlu, Mehmet Yılmaz.

Galiba Deniz Astsubayı iken rahmetli oldu.

Abdi Çalık’tı gerçek adı. Abdullah Çalık da denirdi. Yazar Çalık vardı Ali Dayı’nın. Kız yok. Tabii.

Hacımercan’a ilk gidip-gelen grup, bilinen gruptu. Ardı geldi.

1938-39 öğretim yılı Hacımercan’da 4. sınıf yok. Sapanca’ya gide-gele okuduk 1 yıl. 1939-40 öğretim yılı 4. Sınıflar alınır oldular.

Karapürçek’li öğretmenimiz Ali Bey gitti. Sonra Sapanca Müftüsü olan çok iyi vaaz hocalığı yapan Reşit Şahin geldi. 2 yıl 4 ve 5’leri okuttu. Çok iyi öğretmendi.

Namaz dualarını, tadili erkanla namaz kılmayı ondan öğrenmiştik. Ben de öğretmen olur-olmaz Kavaklıorman’da onun gibi yapardım. Köyün İmamı Hafız Kazım Ör ile anlaştım. Rica ettim.

‘Sorumluluk bana ait, sabah namazından sonra öğrencilerime Kur’an öğret’ dedim. Öğretti. Bir yılın sonunda 63 öğrencimden ben dahil 38 kişi hatim eden olmuştu.

Kavaklıormanlılar bilinçli insanlar.

‘Köyümüzde okul yok. Çocuklarımız Kur’an öğrensinler diye Hendek Dikmenli 26 yaşında Hafız Kazım’ı imam tutmuşlar. Çocuklardan okula giden yok. Çevre yakın köylerde de okul yoktu. Gidiş-geliş olanaksızdı.

Çok sigara içen Hafıza sigarayı bıraktırdım. Bana Kur’an-ı okumayı öğrencilerim öğretti. Çok güzel Kur’an okurlardı.

Rahmetli babam din adamının oğlu idi. Dedem Mehmet Nuri 1871 Batum doğumlu. Köyün mezarlığında mezarı yok. Köyde cami yok. Roma’ya ‘Bir köy bulurum’ niyetiyle gitmiş.

Dönüşü-gelişi olmadı. Benim çocukluğumda emeği çok babaannem, 1945’te toprağa verilene kadar, hep gelecek diye sokaklarda beklerdi.

Fatma Ninem’in mezarı babamın yanında. Allah geçinden versin ölürsem, babamın yerine ninemin yanına gömüleceğim. Çocuklarına, ibadete çok düşkün hacı eşim de babasının yanına, annesinin yerine istemiş iki kızımdan, bir oğlumdan. Arzusu yerine getirildi.

Arifiye’de son sınıfta iken köyüm fakirdi. Okul yapamıyorlardı.

Geyve Doğantepe’ye verecek oldular. Gittim bir gece kaldım. Rapor verdim Okul Müdürü Süleyman Edip Balkır’a. Allah’ın rahmeti hep üzerine olsun. Çok iyi insandı. Baba insandı, spor severdi.

Vali Cahit Kıraç’a dilekçe verdim. Spor salonunu ‘Süleyman Edip Balkır Kapalı Spor Salonu’ tabelasını Vali Kıraç, oğlu Özcan büyük bir kalabalıkla astık.

750 TL’ye yazdırmıştım Arifiyeli Zafer’e. Oğlu ‘Olmaz’ dedi. Ve 750 TL’yi Zafer’in banka hesabına gönderdi.

Çok sevindi. Teşekkür etti.

Babasının kitaplarından getirmiş, hepimize imzalayıp verdi. Herkesi kendi köyüne öğretmen ediyorlardı. Benim köyüm de yoktu, yapmaya güçleri de yoktu.

Doğantepe’den vazgeçilmiş, Sapanca Yanık’a gönderdiler. Bir gece de orada kaldım. Araştırmamı yaptım verdim. Öğretmen oldum. Tebecik Muhacır Köyü Domuztepe’ye tayinim çıktı. Sonra adını Kavaklıorman yapmışlar.

Süleyman Saba’nın ormanı vardı. Kavak ağacı çok.

Şimdi orada bir köy daha oluştu Çağlayan. 33 haneliydi. Adını da nüfus müdürü koydu. Kavaklıorman çok iyi insanların bir araya geldiği köydü. İnsanlarla diyaloğum çok iyiydi. Asil öğretmendim.

Bundan önce Ali Bey diye bir vekil çalışmış. Rahmetli iyi insandı. Genç yaşta öldü.

Anılar çok. Acı-tatlı anılar çok. Çok genç yaşta öğretmen olduğum halde çok dürüst davrandım. Hem yeni yılı, hem Kur’an ikisinde de başarılı oldum.

Köyde ilk Cumhuriyet Bayramı kutlanacaktı. Bütün köylüler genç-yaşlı bay-bayan geldiler. Bahçe tıklım tıklım doldu. Tam bir bayram havası. Kız-erkek öğrenciler çok güzel şiirler okudular. Nineleri, dedeleri ve anne-babaları bütün yakınları gelmişlerdi. Evler iyice boşalmıştı. İmam da gelmişti. Muhtar Kamil Yılmaz, eski Muhtar Sabri Saygı, Beytullah Avcı hepsi gelmişlerdi. Çok güzel bir bayram töreni yapmıştık. Herkes memnundu. Bayanlar hep feraceliydi. Benimle konuşurken bile çok kapalı idiler. Sonra bir onurlu davranışım oldu. Çekinmez oldular. Çok iyi bakarlardı bana. Ramazan’da iftar yemeği gönderirlerdi. Sahur da bile yemeği getirirlerdi. Bilhassa 23 numaralı Nihat, 24 numaralı Murat Saygı ve vefalı anneanneleri Ayşe Hanım unutamadığım insanlar.

DPli diye 3 dönüm yerini 300 TL verip Hasan Gündoğan’dan almışlar. 5129 sayılı yasa çıktı. Yerler sahiplerine verilecek. Verilen para alınacak, okula harcanacak.

Birinci aza Ş.A. ‘Siz, köy katibi Mehmet Amasyalı muhtar bölüşelim’ dedi.

‘Olmaz. Parayı okula harcayacağız’ dedim. Ayrıldım. Zabıt tutmuşlar.

‘İsmet Paşa sağırdır. Ondan hayır gelmez’ demişim.

Dersteyim. Jandarma Onb. Niyazi Usel geldi ve beni götürdü. Budaklar’a, oradan da kaymakama. Yzb. ile savcı Rıfat Aslan’a oğluna götürdü.

Savcı sordu. Doğruları söyledim. Uzatmayalım. Mahkemeye verdiler. Şahısa ait olduğu için İsmet Paşa;

‘Köy Enstitüsü mezunu, köy çocuğu öğretmen benim aleyhimde konuşmaz. Yargılanmasına gerek yok’ diye cevap verdi.

Abdullah Çelik çok iyi, başarılı ama harcayacaklar diye Karasu’nun Karasu Köyü’ne verdiler.

Orada da boş durmadım. Köyün yolunu yaptırdım. Üstün başarılı diye teftiş raporu aldım. Tek öğretmenli Erenler’e atandım.

Allah’a çok şükrederim. Hem Allah’ın hem insanlarımızın çok iyi yardımlarını gördüm. Çok güzel hizmetlerim oldu.