Nankör İnsanlık
Karanlık; şehrin ışıksız sokaklarında küçük; kerpiçten yapılmış işçi evlerinin üzerine Kâbus gibi Çökmüştü Mevsim kıştı, gökte sim siyah bulutlar kindar nazarlarla dünyaya eğilmişlerdi. Tabiat ve fakir mahalle karanlıkta ihtiraslarını ve dertlerini içine gömmüş bir zavvalı hissini veriyordu insana. Parke yol, gündüzki yağmurdan ıslaktı, Uzaktan uzağa otomobillerin klakson sesleriyle radyolaki şarkılara karışıp kayboluyordu.
Gecenin ilerlemiş saatinde, parke yolda, bir çift kunduranın çıkardığı boğuk tıkırtı hakikaten korku vericiydi. Mahalle bekçisi:
—Her halde bir sarhoştur. dedi, bağrıp çağırmasında..
Pardesüsünün yakalarını kaldırmış, elleri ceplerinde orta boyda genç bir adamdı bu. İlk bakışta insanı gayesiz ve başıboş b r s ise i hissini veriyordu. Saçları alnına düş müş, dudağının kenarındaki ( sigara sönmüştü, ama yine çekiştiriyordu o. Dalgındı.
Elini genişçe salladı “Boş ver,, dedi. Ne yapsındı; elinin erdiği, gücünün yettiği kadar çalışıyordu. O istermiydi ki çoluğu çocuğu ellerin yanında küçük düşsün, karısı malivecinin sürtüğü kadar giyinemesin e kendisi böyle çapa çul olsun. Olmuyordu işte, o kimseyi aldatamıyordu; İtibar sahibi olabilmek, yükselmek için kimseye dalkavukluk yapamıyordu. Aynı işte çalışan bir yığın dostu vardı, hepsi bugün bayağı zenginler gibi yaşıyorlardı. Hepsinin. hepsinin biliyordu dalaveralarını. Bugün git, yarın gel “davalarının 10 papele beş dakikada bitiverdiğini az mı görmüştü, az mı göz yummuştu masa altından uzatılanlara..
“Az aldanmak, çok aldatmak,, işte bugünkü hayatın parolası buydu. Gürültüyle boğazını temizledi, yere tükürdü; dişleri arasından:
—Lânet olsun, dedi. Sanki bu kelimeleri de tükürmüştü. İhtimâl şimdi karısı onu bekliyordu. Öğleden kalan yemek artıklarını çocuklara yedirmiş, onları muhayyel refah masallarıyla uyutmuştur. Bedbin yılların olgunluğunu taşıyan fersiz gözleri yollardadır, Onu bekliyordur.
Hem onun bayat tesellilerinden, küstah ümitlerinden bıkmıştı artık. Eve gitmek istemiyordu. Huzurunu kaçıran mesuliyet hislerini serin karanlıklarda eritmek için dolaşmak istiyordu.
Yarın Şehrin en büyük tüccarının açmak istediği fabrikanın yerini keşfe gidecekti. İşe uygun olup olmadığı hakkında üst makamlara rapor verecekti. Koca inşaat onun vereceği aleyhte bir kararla yarım kalabilir, tüccar büyük bir ziyara uyrayabilirdi. Halbuki tüccar bu kararın değişmesi için neler vermezdi.
Yıkılmış vicdanın sesiyle mırıldandı: —Nankör insalık aydın! bir kötü daha kazandın…
Yazan: Suat Yalçın
Adapazarı Akşam Haberleri-Günlük Siyasi Gazete