Erkal Etçioğlu

Yenigün Gazetesi

Erkal Etçioğlu

MECBURİYETLER KOMEDİSİ

Dış siyasette ilginç durumlar son zamanlarda oldukça artmış durumda.

Bize, yıllarca Kıbrıs Türk’ünü ezmiş, ortaklık devletini yıkmış, katliamlar yapmış Rum Kesimini Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanımaya “mecbursun” diyorlar. Yoksa AB giriş müzakereleri başlamaz diye de bir tehdit geliyor ardından. Soruyorum size, Annan planını biz red edip, Rumlar mı kabul etti? Bu ne biçim bir anlayış. Bu ne biçim bir komedidir. Kıbrıs için çektiğimiz sıkıntılar boşa mı gidecek?

11 Eylül saldırılarından sonra A.B.D.’ye teröre karşı ilk dayanışma mesajını gönderen Türkiye değil mi? Afganistan’da NATO ile birlikte görev yapılmıyor mu? Müttefiklik sadece NATO’da ve Afganistan’da mı? Peki Irak’ta biz neyiz? Nerde kaldı stratejik ortaklık.

Hem K.Irakta İsrail ile işbirliği yaparak sözde Kürt devletini kurmaya çalış. Hem de Kerkük’te Türkmenlerin ezilmesine göz yum. Biz ise Türkiye’den hava desteği ve lojistik her türlü destek vermeye “mecburuz değil mi”? Bu komediye sadece gülünür.

11 Eylül saldırılarını hem Arap teröristlerin yaptığını ilan et. Hem de bunu bahane ederek sen Irak’ı, kitle imha silahları nedeniyle işgal et. Ama ülkede tek bir kitle imha silahı çıkmasın. Ne komedi değil mi? Sonra da Araplara şirin görünmek için ülkede çevrilen dizilerinde teröristleri Türk olarak ilan et. Türkiye’de şeriat cezalarının uygulandığını propaganda et. Yine herkesi kendine güldür.

İstersen Nevada çölünde Türkiye’yi işgal planı üzerine tatbikat yap. Hem de Türkiye’yi teröre işbirliğine çağırdığın dönemde. İstersen ülkemizin siyasi kurumlarını, ekonomisini, medyasını, sivil toplum kuruluşlarını kendine tabi insanlarla doldur. “Bana uymaya mecbursunuz” diye tavır koy. Ama yine de hakim olama. Türkiye yine kendi bildiğini yapsın. Ne komedi ama değil mi?

Kendin Avrasya’ya önem ver. Kafkasya’da, Orta Asya’da asker bulundur. Şirketlerini oraya yönlendir. Ama Türkiye’ye gelince onu Ortadoğu’ya yönelt. Büyük Ortadoğu projesi geliştir. Ama onu Irak’ta isteme. Askeri teknoloji alımında bizi İsrail’e doğru it. Hem de biz müttefikiz diye geçin. Bu ne yaman bir çelişki değil mi? Bunlar büyük devletlerin yapacağı işler değil elbette.

AB olarak her ülkeye “standart davranmak” sözünü verdiğin halde Türkiye’ye gelince halk oylaması yapacağım diye tuttur. Her ülkeye serbest dolaşım hakkı ver. Türkiye’ye gelince “sürekli olarak yasakla”. Herkes birkaç senede AB girsin. Türkiye ise 10 yıl sonra. O da olabilirse.

Kendin yıllarca dünyayı sömür. Amerika’da kızıl derileri, Cezayir’de Arapları, Almanya’da Yahudileri, Afrika ve Hindistan’da yerlileri katlet. Onların servetlerini al ülkene götür. Demokrasi ve barış havariliği yap. Ama Türkiye’ye gelince sözüm ona Ermeni katliamı icat et. Ondan hesap sormaya kalkış. Ne komedi ama değil mi? Oyun içinde oyun.

Bize gelince biz bu komedileri yaşamaya mecbur muyuz? Hiç mi onurumuz yok? Çileye ne kadar daha katlanacağız? Dış siyasette başımız yukarıda ne zaman başarılı olacağız? Sana dostluk etmeyene sen dost olmaya mecbur musun? Halk başka, dış siyaset başka ne demek? Halksız bir dış siyaset olur mu? Olursa monşer siyaseti olur. Milli siyaset nerde? Misak-ı Milli nerde?

Biz artık mecburiyetler komedisi değil, şerefli bir gelecek ve onurlu bir dış siyaset istiyoruz.