Edebiyatçılar
1939 yılında Sakarya Hendek’te doğdu. Arifiye Öğretmen Okulu ve Bolu Eğitim Yüksekokulu mezunudur. Eğitimci, yazar ve şair Kulaber’in eşi 2011’de vefat etmiştir. Yalnızlığından ve aile yaşamı özleminden dolayı Kocaeli Huzurevi’nde yaşamını sürdürmektedir.
Sakarya Yazarlar ve Şairler Derneği’ni kurduktan sonra 5 yıl kurucu başkanlığını yapmıştır. Halen bu derneğin kurucu başkanlık onurunu taşımaktadır. Dernek Başkanlığı sürecinde, aylık olmak üzere, 8 sayı Kültür Sanat ve Edebiyat alanında yayın yapan, Çağdaş Ekin Dergisi’nin sahibi ve yazı işlerinde sorumlu müdürlüğünü yapmıştır.
Eserleri:
Şelaleden Damlalar, Öğretmen ve Öğrenci Şairler Antolojisi, Öğretmen Öğrenci Şiirleri Antolojisi, Anadolu Türküsü, Oğlumun Şiir Defteri, İlimiz Sakarya, Yeni Şairler Antolojisi, Yeni Kuşak Şairler Antolojisi, Gülkokusu.
Benim doğduğum köyde karlı dağlar ardında
Kınalı kayaların yoktu sabahı
Yolları diken dikendi tozlar arasında
Kağnı sesinden kusardı sokakları
Ve sönerdi sabır mumları aydınlığına
Beklerdi sabahında baharı
Ahşap bir evde doğmuşum
Kuşların cıvıltısında
Aydınlıklar bekleyen bitimli bir evrende
Bir dilim ekmeğe, suya olurdu insanı muhtaç
Savaşın ıslığında
Bir tarihi öpmüşüz
Kimi çıplak kimi aç…
Ben korkulu rüyaların
Pas tutmuş gecelerin sardığı insanım
Tedirgin sabahında gözlerimi açarken
Tüterdi tüm özlemler evrenin sinesinde
Kararan gecelerde oyuncaksız her işim
Coşkun akan suların süpürdüğü yerde
Yalın ayak gezmişim…
…
Günümüz şairlerindendir. 5 Temmuz 1962’de Adapazarı’nın Akyazı ilçesinde doğdu. Gebze Lisesini, Hacettepe Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümünü bitirdi (1985), İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsünde yüksek lisans yaptı. TRT’de yayınlanan Okudukça (1997) ve Artı Sanat (1998) programlarında metin yazarlığı yaptı. Açık Radyo’da Kanatlar ve Sözcükler programını hazırlayıp sundu. İlk şiirleri, “Uçurtmacılar” ve “Bağışla Beni Yaşam” 1984’te Milliyet Sanat dergisinde yayımlandı. Yazı ve şiirleri Adam Sanat, Milliyet Sanat, Voyager ve Öküz’de yer aldı. “Eski Denizlerden Kim Kaldı” ile 1984 Yeni Türkü Şiir Ödülü (övgüye değer), 1994 Truva Şiir Ödülü ve Yıkık Bir Çocuk Bahçesi Gibiydi Yüzü ile de 1998 Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Ödülü’ne değer bulundu.
Eserleri:
Sansürttürme Şair Abüü, Pepetye, Baba Bana Bağırma, Aşk ve Kuyruklu Yıldız, Seçme Şiirler, Elimi Tut Yeter, Sevdiğim Kadın Adları Gibi, Toplu Şiirler, Güzel Atlar Ülkesi, Bir Çocuk Bahçesi Gibiydi Yüzü, İki Şair Arasında İstanbul, Kastamonu, Polonezköy, Bir de Baktım ki, Çocuklar…, Turkey Over the Rainbow, İki Şair Arasında, İstanbul, Işığın Sevinci Türkiye, Kırlangıcın Kanadı Datça, Yolda Sevince Rastladım, Isparta Gezi Rehberi, Türkiye’nin En Güzel Tatil Yöreleri, Kars ‘Beyaz Uykusuz Uzakta’, Sevincin Kıyısı Datça, Gaziantep ‘Dört Yanı Dağlar Bağlar’, Üsküdar’a Kadar Kastamonu, Ayyıldızın Altındaki Kartal Polonezköy.
1965 yılında Erzurum’da doğdu. Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Psikoloji Bölümü’nden mezun oldu. SAÜ’de psikolog.
Muhasebe
Gecenin sevdasıyla, çok zaman kara giydim.
Sonumu görmek için, soyundum mezarlıkta,
Suya düşen güneşi, kurtaran deli miydim.
Görmeliydim kendimi derinlere dalıpta,
Sonumu görmek için soyundum mezarlıkta.
Kırdım ayaklarımı, taşımazken başımı,
Yaşla dolu gözlerim, eyvah… zaman diyerek
Yıllar önce çürümüş, buldum kafa tasımı,
Yol başına oturup, sabrettim gözleyerek
Yaşla doldu gözlerim eyvah, zaman diyerek
Zamanda aradığım, yalnızca bir kelime,
Herkesin söylediği, kimsenin bilmediği.
Binlerce hesap yaptım, sordum kendi kendime.
Nedir, ruhun gördüğü, gözün göremediği?
Herkesin söylediği, kimsenin bilemediği.
Gecenin sakladığı, gündüzü görmek için,
Kara perdeyi yırtıp, baktım beşeriyete.
Kendimle bütünleştim, ağladım için için.
“Nizam” adı verilmiş, kan kusturan zulmete,
Kara perdeyi yırtıp, baktım beşeriyete.
Gönül gözüyle baksam, arkamda kalanlara
Düşürmeyin bir daha, sancağı diyebilsem
Son nefesim biterken, “Yasin” okuyanlara,
Açılan “tül perde”nin sırrını verebilsem,
Düşürmeyin bir daha, sancağı diyebilsem.
(Kasım 1988 Sakarya)
Aşık DERYAMİ
(Dursunali Erdoğan)
1926-1987
Bugün söz etmek istediğimiz konuğumuz Aşık Deryami Artvin ili’nin Şavşat ilçesi’nde 1326 yılında dünyaya geldi. Hiç okula gitmeyen Aşık Deryami kendi kendini yetiştiren halk ozanları arasında haklı bir üne kavuştu.
Çocukluk çağlarını hayvan gütmekle geçiren Aşık Deryami’nin baba adı Muzaffer ve anne adı da Zinnet’tir. Her ikisini de kaybeden Deryami ailenin en küçük oğludur. Kendisinden başka beş kardeşi daha olan Deryami yetişkinlik çağında çobanlıktan vazgeçerek saz çalmaya başlayan ve şoförlük mesleğini öğrenen Deryami aşıklığı ile ilgili bölümü şöyle anlatıyor.
KÖYE GELEN AŞIKLAR İLGİMİ ÇEKTİ
Yetişkinlik çağımdı. O zaman Artvin ve dolaylarında ünü büyük halk ozanları vardı. Birgün Şavşat’a gelen aşıkları seyretme fırsatı buldum. Bu an bende aşıklık konusunda ilgi uyandırdı .Onlar gittikten sonra kendime bir saz aldım. Kendi kendime çalmaya başladım. Az buçuk saz çalmayı öğrenmiştim.
Bu zamanla daha da gelişerek saz çalmam üst düzeye erişti.
Aşık Deryami Geleneksel Konya Aşıklar Bayramı’ndan hiç boş dönmedi. Girdiği her dalda madalya ve takdirname aldı.
İLK OLARAK ŞEHÎNAZ’A AŞIK OLDUM
Saz çalmaya başlayanın dünya gözüne cennet gözükür. İlle de bir aşık birine sevdalanır. Deryami de Şavşat’ın güzel kızlarından Şehinaz’a aşık olur. Aşkını sazı ile sözü ile dile getirir. Derken iş ciddiye biner ve Şehinaz ile Deryami evlenir. “Ey Allah’ım sana kurban olayım Ne olur yazsa idin bu kızı bana Ben senin kulunum, ona köleyim Günden güne işler bu sızı bana” Şairliğe ilk adımını atan Aşık Deryami aynı zamanda şairliğinin de ilk meyvelerini vermeye başlamıştı. Evlilik sonrası Deryami asker olur. 0 kışlada iken bir kız çocuğu dünyaya gelir. Hacer adını alan kız çocuğunun annesi ile bir türlü uyum sağlayamayan Deryami, sonunda eşini bir daha geri dönmemek üzere baba evine gönderir. Bu olaydan sonra sazına sarılan Deryami yeni bir coşku ile Asık Gılmani’ye koşar. İyi saz çalan ve yapan Gilmani’den sazını isteyen Deryami ona: “Usta sen daha iyisini yaparsın.Bunu bana ver”der. Gılmani onu kırmaz ve çok sevdiği sazını Deryami’ ye verir.
DERYAMİ YENİDEN EVLENİYOR
İlk eşinden ayrılan Deryami kendisini saza ve söze vermişti. Diyar diyar, köy köy dolaşın dost meclislerinde ününe ün katmaya çalışırken birgün yolu Hataröt’te Sadık Ağa’nın evine düşer.
Dost meclisinde sazın tellerini okşayan Deryami güzel gözlü, ipek yaşmaklı genç bir kız ile göz göze gelir. Adının Zahide olduğunu öğrenen Deryami ona tutulur. 0 gece dost meclisinde;
“Yüz kitap doldursam methinle dilber
Sade sende ela gözü bitirmez
Öyle bir alem var senin yüzünde
Bin aşık söylese sözü bitirmez
Deryami sinende vardı o yara
Yaram iltihaptır ançak o yara
Yüzbin ki yalvarsam bizim o yara
Beni yakan cilve nazı bitirmez”
dizelerini döktürür. Sevgi ve hayranlığını,nasıl etkilendiğini ortaya koyan Deryami içindeki aşk ateşini bir türlü kimseye söyleyemez. Her akşam kurulan dost meclislerinde çalıp söyleyen Deryami hem ağlatır, hem de ağlar. Deryami’nin bu halini gören kızın Davut amcası Deryami’yi bir kenara çekerek” Oğlum senin bir derdin var. Biz bir türlü öğrenemedik. Bak derdini söyleyemeyen derman bulamaz derler. Ne derdin varsa bana çekinmeden söyleyebilirsin “der. Deryami Davut Âğa’ nın elini öperek ona durumu anlatır. Deryami mutluydu. İçi içine sığmıyordu. Sazı eline alın coşkusunu;
“Nasıl yar koynuma ağdı
Sanki bize rahmet yağdı
Yatağıma güneş doğdu
Çıkma beni öldürürsün
Şeker gibi senin sözün
Hayat verir cilve nazın
Süzdürerek bana gözün
Bakma beni öldürürsün”
Mısraları ile dile getirir.
Bu sayfa Yusuf CİNAL tarafından yazılmış olan Aşık Dursunali Erdoğan (Hayatı ve şiirleri) adlı kitaptan alınmıştır.
Günümüz şairlerindendir. Aşkım Akyıldız, 1967 yılında Adapazarı’nda doğdu. Şiirin yanı sıra resim, heykel ve bez bebek ile uğraşıyor, sergiler açıyor.
Eserleri:
Kör Mavi, Rüzgârın Gölgesinde Saklı Aşkım, Gül Soyunur Kokusu Bende Kalır, Yaz Aşkı Sorar, Zaman İpektendi.
Günümüz yazarlarındandır. 2 Mart 1964’te Adapazarı’nda doğdu. Erenköy Kız Lisesinin ardından İÜ Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdi. Sedat Bilgin’le birlikte 1984’te Tanım dergisini (2 sayı) çıkarttı; Sokak dergisinde (1989), Güneş ve Yeni Yüzyıl gazetelerinde çalıştı. Yapı Kredi Yayınları’nda yayın yönetmenliği yaptı. Radyo oyunları ve TV dizileri için senaryolar yazdı. “Alafranga İhtiyar” adlı öyküsü Ah adıyla TV filmi yapıldı (Yön: T. Eraltay).
İlk yazısı 1983’te Edebiyat’81 dergisinde çıktı. Öykü ve yazıları Milliyet Sanat, Adam Öykü, kitap-lık ve Sanat Dünyamız dergilerinde yayımlandı. “Saklı” adlı öyküsüyle 1989 Yunus Nadi Kadın Konulu Öykü Yarışması Ödülü’nü, Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek’le de 2003 Balkanika Edebiyat Ödülü’nü aldı.
Arkasından bakardım.
Bakardım da, o büyük yabancılığın
böyle bir şehirde hüzün olup
gülünç görünmesini anlayamazdım.
Çocuktum o zamanlar, paytonların fayton olduğunu,
çok sonra, kitaplardan öğrendim.
Hikaye: “Saklı”/ Ayfer Tunç
Eserleri:
Kapak Kızı, Bir Deliler Evinin Yanlış Anlatılan Kısa Tarihi, Yeşil Peri Gecesi, Suzan Defter, Dünya Ağrısı, Saklı, Mağara Arkadaşları, Aziz Bey Hadisesi, Taş Kâğıt Makas, Evvel Otel, Aziz Bey Hadisesi, Kırmızı Azap, Bir Maniniz Yoksa Annemler Size Gelecek, Ömür Diyorlar Buna, İkiyüzlü Cinsellik (Oya Ayman ile 1995), Memleket Hikâyeleri.
Günümüz şair ve romancılarındandır. 23 Mayıs 1949’da Adapazarı’nda doğdu. Kuleli Askerî Lisesinden sonra İÜ Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. 1980’e kadar Askerî okullarda İngilizce öğretmenliği görevinde bulundu. Vakıf ve derneklerde İngilizce öğretmenliği yapıyor.
İlk şiiri “Hoşgeldin Dokunmaya” Gölcük’te Doğuş gazetesinde yayımlandı. Şiirleri Bahar, Düşlük gibi dergilerde yer aldı. 1989 Cahit Sıtkı Tarancı Şiir Ödülü’nü (ikincilik) kazandı.
Eserleri:
Hazırlıksız ve Yalnız, Yaşadınız Öldünüz, Okyanus Eskiz’i Şeyler, Usulca, Hoş geldin Dokunmaya, Şebnem, Beyaz da Bitti, Seçme Şiirler, Mühür, Göndere Çekilen Karanfil, İnsanın Neresi, Tabanımdaki Çamur.
1968 Sakarya doğumlu. A.Ö.F. öğrencisi. Şiire ilkokul sıralarında başlayan Çamur’un ürünleri, mahalli gazetelerde yayımlandı. Sakarya Şairler ve Şiirsevenler Derneği yönetiminde görev yaptı.
Sakarya’m
Ne sahnelere konu oldun, kim bilir?
Ben seni tanıyana kadar.
Kim bilir ne şehitler, ne gaziler
Savaştı senin için sonuna kadar…
Gün geldi taş bastın bağrına.
Şehit verdiğin her MEHMETÇİK adına,
Kimseye göstermeden gizledin gözyaşlarını.
Gül yerine, dikenleri ektin gönül bağına…
Adını kim bilir kaç şair kullandı mısralarında
Acını, hüznünü, mutluluğunu dile getirdi.
Kalemler tükendi, sayfalar az geldi sana…
Lakin seni anlatmaya mısralar yetmedi.
Kim bilir kaç ozan taşıdı seni dilden dile
Seni okudu Anadolu’nun yanık bağrında,
Bir elinde sazı, bir elinde asa ile.
Dolaştı diyar diyar, yana yana.
Kimleri barındırdın bu kara topraklarda!
Kürd’ü, Ecnebi’yi, daha nicelerini,
Hiçbir rengi ayırmadan bastın bağrına,
Kimse kadir kıymet bilmedi…
Sakarya’m anlatmakla bitmez.
Senin yaşadıkların, sende gördüklerim.
Seni selamlıyoruz, ben ve tüm sevdiklerim…
1960 yılında Sakara Sapanca’da doğdu. İlk, orta ve liseyi Sapanca’da bitirdi. Değişik üniversitelerin İktisat, İşletme ve Sinema – TV bölümlerinde öğrenim gördü. Uzun yıllardır Sapanca Belediyesinde Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü olarak görev yapmaktadır. Şiirleri Papirüs, İstiklal, Irmak dergilerinde yayımlandı.
Güz Faytonları
Bana kaş göz etme güzelim
Hoyrat bir yüreğim var,
Gümrükönü’nde kuşlar
Gözlerime giz kakışlar.
Seni Uzun Çarşı’da düşürdüm kentimin çetelesinden
Yaşlı bir aktarın sözlerinde ıhlamur çiçekleri,
Yüreğine zedelenmiş yürüyüştü adımlarım
Üzüncün halısını dokurum tenhalığıma:
Eski zamanlardan akıp giden nehrime sızarım,
Sonra savruluşum gelir aklıma Beşköprü dolaylarında bir efsaneye
Kemerlerle tanışım eskil bir aşkın tarihinden,
Şimdi hangi sokak benim umarsızlığım…
Hangi gülüş senin belirsizliğin…
Bana kaş göz etme güzelim
Dargın mevsimimden sana bakamam,
Çark’ta kaybettim gözlerini
Bulvar’da ararım beni bulamam.
Hep uzayan saçlarının tarihiydi Ada’da zaman
Görkemli ürperişlerin güz fotoğraflarında
Şenlik günlerimde çocukluğuma koşan faytonlar,
Kaçırırdım trenleri kimbilir kaçıncı kez sisli istasyonda
Çınar yapraklarında birikirdi senden çizdiğim şarkılar:
Al! İşte sana sunuyorum Çıracılar’da aydınlık sabahları
Alçalıyor Akova’da som kanatlarıyla gün…
Açılıyor kentimin çapaksız göz kapakları tüm!
1944 yılında Sakarya Karasu’da doğdu. Elektronik tahsili yaptı. Şiire ağabeyinin etkisiyle 1962 yılında başladı. Şiirleri, sevgilisine kavuşamayan insan tiplemeleri ağırlıklıdır.
Sakarya’m Afyon Balat Yaylası, senin zemzem kaynağın
Tıpkı “S” harfi gibi, döne döne akarsın.
Öyle uzun ki boyun, Karasu’da ayağın.
Sen güçlü, sen azimli, sen dağları aşarsın.
Dereleri, çayları, koltuğuna alarak
Yazın sessiz, kışında akarsın çağlayarak.
Bir karıncadan tutta, milyonlarca insana
Sen hayat kaynağısın, sen bir veli nimetsin
Seni anlatmak için, ne yazsam azdır sana
Sen aşsın, sen rızıksın, bereketsin, rahmetsin
Ne güzel de akarsın, bak aheste aheste
Vurduğun kaşta şarkı, söyler yaparsın beste.
Her yıl haziran ayı, kurtuluş yıldönümün
Seni canı gönülden, coşkuyla anıyoruz
Biz ölsek bile senin, mümkün değil ölümün
Altın harflerle seni, tarihe yazıyoruz.
Sen nesilden nesile, kıyamete dek varsın
Elli dördüncü ilim, Maltepe’m, Sakarya’msın.
On yedi ağustosta, bir felaket yaşadın.
Yer yerinden oynadı, notası belli değil.
Nerdeyse haritadan, siliniyordu adın.
Öyle bir fay hattı ki, rotası belli değil.
On binlerce şehidin, üç katı yaralı var.
Bu acıya dayanmaz, ne dağlar ne de taşlar.
Günümüz yazarlarındandır. 1948 yılında Adapazarı’nda doğdu. Gerçek adı Şükrü Şumnu’dur. Sabihahanım İlkokulu, Adapazarı Merkez Ortaokulu, Adapazarı Lisesi ve Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (Mimar Sinan Ü.) Yüksek Mimarlık Bölümünü bitirdi. Mimarlık dalında profesörlüğe yükseldi. Sakarya Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğretim üyeliğinden emekli oldu (2003). Hikâye, masal, senaryo yazarlığı yapmaktadır. İlk hikâyesi “Davulcu”, Zafer dergisinde 1982 yılında yayımlandı.
Eserleri:
Hayatın İçinden, İki Çuval Altın, Kırk Gram Tebessüm, Bilmeceler, Mucizeler, Hazır Cevaplar.
Asıl adı Emine Özkan Şenlikoğlu’dur. Hatice Kuyumcu, Mü’mine Mahkûm ve Mehmet Çizgi imzalarını da kullandı. 1 Ocak 1950’de Adapazarı’nda doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini dışarıdan sınavlara girerek tamamladıktan sonra bir süre Kahire’deki El-Ezher Üniversitesine devam etti. Mektup dergisinin genel yayın yönetmenliğini yaptı. Gençliğin İmanını Çaldılar kitabı nedeniyle 8 yıl, üç ay hapis cezası aldı ve hapis yattı (1985). Gençlik, Cihad, Sur, Yeni Devir, Mektup, Ribat, Yeni Asır ve Akit gibi dergilerde çıkan yazıları ve romanlarıyla tanındı. Bize Nasıl Kıydınız romanı filme çekildi (yön. M. Çamurcu, 1984).
Eserleri:
Bize Nasıl Kıydınız, İdamlık Genç, Mahkûm Duygular, Maria, Ben Kimin Kurbanıyım , Ne Olur İhanet Etme, Sabıkalı ve Dul, Çingene, İmamın Manken Kızı, Son Pişmanlık Fayda Eder, Çin İşkencesi, Kadınları Kadınlar da Eziyor: Yaşanmış Hayatın, Gizli Bir Saplantının Hikâyesi, Hıristiyan Gülü, Sevgide Hiç Vefa Yok mu?, Bir Gönül Mücadelesi, Merhamet, Bize Nasıl Kıydınız, Burası Cezaevi: Asıl Suçluların Bulunmadığı Yer, Kelepçeli Kalemimden, Ağlatan Yollar, Kıbrıs Sular İçinde Bir Yetim, İnsanlığın Belgeseli, Uzaktaki Çığlıklar, Çağrı, Burası Cezaevi, Kılavuz: İslamı Doğru Anlamak, Gençliğin İmanını Sorularla Çaldılar, İslamda Erkek, Ülkemi Arıyorum, Biz Bu Vatanın Neyi Oluyoruz, İnsanlar da Kayar, Ham İnsanı Koparırlar Dininden, Anne! Büyüklere Bir Şey Söyle, Baba Sende Bir Şeyler Söyle, Geçmişin İzleri, Geri Tepen Kurşunlar, Esir Evliler, İsimsiz Kitap, Harcadıktan Sonra Bilseydi, Beyaz Devrim Kalemle Başlar, Ben Kimin Kurbanıyım, Vicdan Azabı, Depremin Ardından, Ağlayan Köpek, Bunalım, Telefonla Röportaj, RadyoBasın Röportajları, Ruhumun Penceresi, Bir Adımlık Koşu, Küçük Kız, Küçük Kelebekler, Ali’nin Dünyası.
Günümüz şairlerindendir. 1977’de Sakarya’da doğdu. Karadeniz Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Bölümü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. 1999’dan bu yana edebiyat öğretmenliği yapıyor. Trabzon’da yayınlanan Ada dergisini yönetiyor. İlk şiirleri Mısra-lık (KKTC) ve Yedi İklim dergilerinde çıktı. Ürünleri Ada, Dergâh ve Türk Edebiyatı dergilerinde yer aldı.
Eserleri:
Aherli Zamanlar, İncire Yemin, Nurusiyah, Ada Defteri, Ganila akşama Doğruyum Ben.
Günümüz yazarlarındandır. 10 Ocak 1930’da Adapazarı’nda doğdu. Kabataş Lisesini ve İÜ Tıp Fakültesini bitirdi. İç Hastalıkları Uzmanı olarak çeşitli kliniklerde çalıştı. Meslek kuruluşlarında uzun yıllar görev yaptı. 12 Eylül sonrasında Barış Derneği davası nedeniyle 38 ay tutuklu olarak çeşitli hapishanelerde yattı, beraat etti. İlk makalesi 1965’te Milliyet gazetesinde yayımlandı. Gazete ve dergilerde inceleme ve denemeleri yayımlanıyor.
Eserleri:
Alkol ve İnsan, İnsan Sıcağı, Sözüm Sanadır, Kendi Yurdunda Sürgünsün, Kışkırtılmış Erkeklik-Bastırılmış Kadınlık, Kuşatılmış Gençlik, Gençlik Duvarları Yıkıyor, Kırmızı Işıkta Yürümek, Cinsellikten İkmale Kalmak, Beyaz Balinayı Sevmek, Çocuklar, Büyükler ve Tavşanlar, Bizim Duygusal Zekâmız, Hayatımız ve Değerlerimiz, Tehlikeli Cehalet, Başaklar Savrulurken, Tüketilen Değerler ve Gençlik, Müzik Seni Çağırıyor, Belki de Sensin.
Şair 1 Mart 1920 Geyve Sakarya doğumludur. Geyve Kazım Paşa İlkokulu’ndan sonra Bursa Tophane Meslek Lisesi’ni parasız yatılı okudu. Ankara Teknik Eğitim Fakültesi’ni bitirip Edremit, Uşak ve İstanbul’daki endüstri meslek ve teknik liselerde öğretmenlik yaparak 1977’de emekli oldu. İLESAM üyesidir. Bekledim adlı ilk şiiri 1940 yılında Yeni Mecmua’da yer almıştı. Diğer şiirleri; Varlık Yedi Gün, Yeni Mecmua, İstanbul kaynak, Orkun Türk Sanatı, Yeni Defne, Çağrı, Türk dili vd. dergilerde yayımlandı.
Eserleri:
Bekledim, Kır çiçeği, Yüzüncü Yıla Şiirler, Sularda Yüzen Dallar,
Kıbrıs Şiirleri Antolojisi, Hamasi Şiirler, Çanakkale Geçilmez.
1959’da Sakarya Kaynarca Okçular Köyü’nde doğdu. Okçular İlkokulu (1971), Kaynarca Ortaokulu (1974), parasız yatılı olarak Adapazarı İmam-Hatip Lisesi’ni (1978) bitirdi. Yüksek öğrenimini İTÜ’ye bağlı Sakarya Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi’nde yaparak 1982’de Endüstri Mühendisi olarak mezun oldu. 1985’te Adapazarı Belediyesi’ne mühendis olarak giren Tuna, zamanla kültürle olan ilişkisini ön plana çıkarınca, diğer sorumluluklarının yanında Adapazarı Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü, 2004’ten itibaren de Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı görevini üstlendi. 25 yıl kamuda çalıştıktan sonra kültür sanat yöneticiliğinden emekli oldu. GAP’ta ve Balkanlar’da vali kültür sanat danışmanlığı yaptı. Sakarya Yerel Kültür Derneği’nin kuruluş aşamasında fikir babası ve öncüsüdür.
Irmak Dergisi’nde Genel Yayın Yönetmenliği görevini de üstlenen Fahri Tuna, bu dergide kendine has bir üslupla kaleme aldığı “portreler” ile portre yazımına başladı. Portrelerinde biraz mizah, biraz da karikatür vardır. Farklı bir mizah anlayışıyla karşımıza çıkan yazar, portrelerdeki alışılmışın ötesine geçmiş, zaman zaman yorumlar getirmiştir.
İzlenim, Yedi İklim, Türk Edebiyatı, Dergâh, Ay Vakti, Hece, Hece Öykü, Irmak, Ihlamur, Çalı, Balkan Türküsü, Şehir ve Kültür, Kültür Ajanda dergilerinde, portre ve denemeleriyle göründü.
Ulusal ve uluslararası birçok proje üretti, uyguladı, şiir ve hikâye akşamlarının düzenleme kurullarında yer aldı. Irmak (132 sayı), Abbara (4 sayı) ve Balkan Türküsü (8 sayı) kültür sanat dergilerinin genel yayın yönetmenliklerini yürüttü.
Son bir buçuk asırda Gürcistan’dan Bosna’ya,
Batum’dan Priştina’ya, Kırım’dan Selanik’e,
Trabzon’dan Kırcaali’ye…Kafkasya, Rumeli ve
Anadolu’nun her ilinden her ilçesinden,
kimin başı dara düşse; sığınak barınak yığınak olan
sarıp sarmalayan şehrin adıdır Adapazarı,
Dört kıtaya yedi iklime bir dersaadet,
bir huzur limanıdır Adapazarı…
Portre: “Adapazarı: Huzurun Başkenti” / Fahri Tuna
Eserleri:
Bir Şampiyonluğun Öyküsü, İz Bırakanlar, Yanlış Hata, Sakarya Şairleri, Gül Sancılı Adam; Faik Baysal, Adapazarı Yazıları, Şarkıların Nabzındaki İsim; Halit Çelikoğlu, Akşamın Aydınlığında Portreler, Ülkesine Adanmış Bir Ömür; Numan Yazıcı, Aynalıkavak Yazıları, Önden Giden Atlılar, Kırkikindi, Yaşayan Nasreddin Hoca; Hâfız Hasan Çolak, Yaşayan Portreler, Eğri Oturup Doğru Konuşalım, Bilge Hekim; Sadık Canlı, Kırk Güzel İnsan, Sakarya Türkmen Manav Sözlüğü, Osmanlı Medeniyetinin İzinde Kırk Şehir Portresi.
1922 yılında Adapazarı’nda doğdu. Asıl adı Mustafa olan Baysal, İstanbul’da zahire ticaretiyle uğraşan babası Faik Bey’in adını kullanır. Baysal, doğduktan kısa bir süre sonra annesi Ferdane Hanım’ı verem hastalığından kaybeder. Baba ilgisinden uzak çocukluk günlerini Adapazarı’nda büyükbabasının yanında geçirir. Baysal’ın hayatı boyunca çektiği yalnızlığın ve mutsuzluğun temelinde, babanın ilgisizliği ve anne şefkatinden yoksunluğun yattığını söylemek mümkündür. Bu eksikliği, bir “boşluk” olarak hep duymuştur. Baysal, Adapazarı Rehber-i Terakki Mektebi’nde okula başlar. Ancak dedesinin ısrarıyla 1928 yılında İstanbul Kadıköy’de papazlar tarafından idare edilen Saint-Joseph Lisesi’ne gönderilirmiştir.
İÜ Edebiyat Fakültesi Fransız Filolojisini bitirdi (1942). Pertevniyal Lisesinde Fransızca öğretmenliği yaptı (1944- 49). Fransızca ve İngilizce dersleri verdi. Yataklı Vagonlar şirketinde çevirmenlik (1954-59), Ankara Radyosunda spikerlik, Yeni İstanbul gazetesinde gece sekreterliği yaptı. Meydan-Laurosse Büyük Lugat ve Ansiklopedisi’nde çalıştı.
İlk şiiri 1936’da Gündüz dergisinde çıktı. Şiir ve öykülerini Servetifünun-Uyanış, Büyük Doğu, Yaratış, Varlık ve Hisar dergilerinde yayımladı. Öykü ve romanlarındaki konuları Adapazarı ve çevresindeki köy ve kasabalardan, İstanbul’daki kenar mahallelerden aldı, yoksul ve işsiz insanların yaşamlarını “gözlemci-tasvirci” bir anlayışla işledi. Romanları gazetelerde tefrika edildi, Fransızca ve İngilizceden çeviriler yaptı. Kavanozdaki Adam senaryosundan Mesut Uçakan’ın çektiği dizi TRT’de yayınlandı (1988).
Sancı Meydanı ile 1969 Sait Faik Hikâye Armağanı (Orhan Kemal’le paylaştı), 1984 İnanç Dergisi Yılın Hikâyecisi Ödülü, Sarduvan ile 1994 Orhan Kemal Roman Armağanı’nı kazandı. 9 Aralık 2002’de İstanbul’da ölen Faik Baysal’ın mezarı Merkezefendi Mezarlığındadır.
Eserleri:
Sarduvan, Rezil Dünya, Drina’da Son Gün, Ateşi Yakanlar, Madam Bambu, Perşembe Adası, Sancı Meydanı, Babasının Oğlu, Militan, Tota, Güller Kanıyordu, Ilgaz Teyze Öldü, Kırmızı Sardunya (Perşembe Adası ile Sancı Meydanı birlikte), Elleri Sesinin Rengindeydi, İlk Defa, Uyyy, Beyaz Şiirler, Ayın Ucunda.
Unutamıyorum
Yeni Cami imamı sırtından bıçaklanmış,
Kan ağlıyor güller Belediye Parkı’nda,
Sapanca kıpkırmızı akıyor çeşmelerden,
Boşnak kızları mum mum,
Yaprak yaprak Adapazarı Çarkı’nda…
Yunan, Kaymakam Bey’i süngülüyor,
Gözlerinden yaşlar.
Yırtık çoraplarından yıldızlar dökülüyor…
Başında fes, ayağında kınıp,
Bir oraya bir buraya sallanıyor ipin ucunda,
Gözleri kocaman, gözleri zıpzıp zıpzıp…
Anam yerlerde yatıyor uzun uzun,
Sağ avucumda ekşimikli ekmeğim,
Kesik ayaklarını unutamıyorum.
Ablalar, analar, bacılar,
Yatak yorgan Hasırcılar Boyu’nda,
Ay bir Çingene Yemenisi,
Kurşuna dizilmiş Sakarya Suyu’nda…
Kalbim kamış kamış Erenler Tepesi’nde,
Üveyikler gibiyim yumu yumu,
İçimde karga karga Pamuk Osman Çıkmazı,
Cebimde bir avuç süpürge tohumu…
Nal seslerinde kırbaç kırbaç haydutlar,
İçimde, dışımda,
Bulutlar, bulutlar, bulutlar…
Melen Suyu’na düşüyorum gecelerden,
Yıldızlar ağzıma doluyor kum kum,
Yunan kovalıyor gece gündüz acımasızca,
Top seslerini unutamıyorum.
1977 yılında Adapazarı’nda doğdu. Odtü’de Biyoloji öğrenimi gördü. Adapazarı Büyükşehir Belediyesi, Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığında çalışmaktadır. Ayrıca mütercimlik yapan şairin, üç adet çeviri kitabı bulunmaktadır.
Eserleri;
Fe Şiirleri, Ay Vakti Kitap
- Dorian Gray’in Portresi: Oscar Wilde; Çeviren: Fatma Çolak; Antik Yayınları; İngiliz ve Amerikan Edebiyatı, Roman, Hikaye, Şiir, Denemeler; İstanbul, 2007, 14 x 20 cm, 282 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9944184366.
- Yeter! Genetik Mühendisliği ve İnsan Doğasının Sonu; Bill McKibben; Çeviren: Fatma Çolak; Pınar Yayınları; Tıp: Genetik; İstanbul, 2006, 13,5 x 21 cm, 321 sayfa, Türkçe, Karton Kapak, ISBN 9753522509.
Cumhuriyet Dönemi şair ve şarkı sözü yazarlarındandır. 1934 yılında Adapazarı Yukarıdereköy’de doğdu. 1974 yılından sonra güfte yazmaya başladı. “Bir sevgi istiyorum” adlı şarkı sözüyle, 1979 Milliyet 1. ödülü, 1983 Hürriyet Altın Kelebek ödülünü kazandı. 500’ün üzerinde şiiri şarkılara söz oldu. 28 Ağustos 2012 tarihinde İstanbul’da vefat etti.
Eserleri:
Sevgi Damlacıkları, Kalp Yarası, Yitik Gözler, Donuk Sevgi, Hüzünlü Çiçeğim, Sisli Umutlar, Bir Sevgi İstiyorum, Sevgi Pınarı, Bestekârlar
Sakarya’m
Çocukluk günlerim bağrında kaldı
Kalbim uzaklarda yaslara daldı
Gençliği elimden şu gurbet aldı
Hasret bağrımı deldi Sakarya’m
Kaderden bilinir gurbet
Yüreğim taşına hasret
Ne olur birazcık kendinden bahset
Gitmenin zamanı geldi Sakarya’m
Ne günler geçirdim tozdan yollarda
Kalbimi bıraktım gittim dağlarda
Toğrağın terimi taşır burada
Hasretin bağrımı deldi Sakarya’m
1957 yılında İzmit’te doğdu. İstanbul Ü. Edebiyat Fakültesi Yeni Türk Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Halen SAÜ Fen-Edebiyat Fakültesi’nde Profesör olarak görev yapmaktadır. 1983 yılında Suffe Şiir Ödülü’nü M. Özçelik ile paylaştı. Şiirleri Sedir, Milli Gençlik, Türk Edebiyatı, Hisar, Cemre, İlim ve Sanat, Diriliş, Dergâh, Yedi İklim, Gösteri gibi dergilerde yayımlandı.
Şiir Kitapları: “Bana Leyla”, “Çaresiz”, Eylül Yorgunu”, “Gül Dervişleri”, “Ebru Şiirleri”.
Günümüz şairlerindendir. 1964 yılında Sakarya Kaynarca’da doğdu. Arifiye Öğretmen Lisesi ve Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesini bitirdi. Eğitimci. Sakarya Fevzi Çakmak İlköğretim Okulunda görevli. Lise yıllarından bu yana şiir yazıyor.
Eserleri:
Bir Adam Yaşıyor, Senden Yedim Bu Vurgunu, Müfküre
Günümüz yazarlarındandır. Nüfus kaydı Hatice Buğra olan yazar Tarık Buğra’nın eşidir. Hatice Bilen Buğra imzasını da kullandı. 29 Eylül 1951’de Adapazarı’nda doğdu. İlk ve ortaöğrenimini İstanbul’da tamamladı, İstanbul Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü (1976) ve İÜ Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümünü (1992) bitirdi. Aynı bölümde yüksek lisansını tamamladı. Siirt Öğretmen Lisesinde görev yaptı (1976-77).
“Göz Açıp da Gördüğüm” adlı ilk öyküsü 1985’te Sanat Olayı’nda yayımlandı. Ürünleri Kadınca ve Türk Dili dergilerinde yer aldı.
Ayın Uysal Işığı ile 1992 Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Hikâyecisi Ödülü’nü kazandı.
Eserleri:
Umursanmayan Kadınlar, Ayın Uysal Işığı, Bir Tokada Bir Koca, Elde Kalan, Geçmişin Aynasında, Aynadaki Boşluk, Cumhuriyet Döneminde Resim Edebiyat İlişkisi, 1914’lerden 1940’lara Türk Resim ve Romanında Gerçekçilik, Tarık Buğra’dan Notlar.
Araştırmacı-yazar, çevirmen (D.1909, Adapazarı – Ö. Aralık 1986, Ankara). Yazar İslam Nadir İslam ile şair ve yazar Sabiha Nevin İslam’ın babası; siyasetçi ve devlet adamı, akademisyen Ayşenur İslam’ın kayınpederi. İlk, orta ve liseyi Türkiye’de tamamladıktan sonra Bosna’da dil öğrenimi gördü. Kırk yılı aşkın bir süre TRT’de ve eski Yugoslavya Büyükelçiliğinde çevirmen olarak görev yaptı. Yazıları Yugoslavya’daki çeşitli dergilerde yer aldı.
Eserleri:
Yugoslavya’ya Buyurunuz, Manevi Hayat.
1958 yılında Balıkesir Susurluk’ta doğdu. 1982’den beri Sakarya’da Türkçe öğretmenliği yapmaktadır. Şiirleri Milli Eğitim Dergisi, Irmak, Değirmen’de yayımlandı. 2004 yılında Irmak Dergisi “Canım Sakaryam” adlı şiir yarışmasında 1. oldu. Şiir Kitabı: “Özledim Seni” (2006)
Can Geyve
Yeşiller içinde bir yeşil diyar,
Güzel Geyve, şirin Geyve, can Geyve.
Toprağına ayak basmasın ağyar,
Eksilmesin sende şeref, şan Geyve.
Yadigarsın bize Osman Gazi’den
Capcanlı örneksin, şanlı maziden
Destanlar dinlenir Sarı Gazi’den
Hünkar Geyve, sultan Geyve, han Geyve.
Sular çağıl çağıl Hamza Pınar’da,
Bir başka güzeldir kış da, bahar da.
Yoktur bu güzellik hiçbir diyarda,
Başka türlü kaynar sende kan Geyve.
Kilit taştın Milli Mücadele’de,
Savaştı insanın dört bir cephede.
Destanlar yarattın Parla Tepe’de,
Başların tacısın, can vatan Geyve.
Umurbey’de üzüm yedim, doyamadım.
Gördüm sermest oldum, daha aymadım.
Birçok güzelliğin inan saymadım,
Sensiz hiç döner mi bu devran Geyve.
Herkes bir şey bulur dostluk çağrında,
Can verilir bu topraklar uğrunda.
Yatar isem son uykuma bağrında,
İnan, yeter bana bir duan Geyve…
1950 yılında Adapazarı Akçakamış Köyü’nde doğdu. Arifiye Öğretmen Okulu’nu bitirdi (1972). Kocaali Koğukpelit Çukurköy ve Kocaali Merkez Hürriyet İlkokulu’nda öğretmenlik yaptı. 1977’de Kocaali’de vefat etti. Şiir Kitapları: “Yaşantıdan Dökülen Yapraklar” (1969), “Mavi Alevler” (1971).
1942 yılında Sakarya Karasu’da doğdu. Yıldız Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü mezunu. Kamuda çimento ve deri sektörlerinde mühendislik yaptı. Uzun süredir şiir yazmaktadır. Şiir Kitabı: “Akide Şekeri” (1999).
Sakarya
Marmara bölgesinin, en verimli sahası.
Yılda üç ürün verir, Adapazarı ovası
Tüm özellikleriyle, her insanın rüyası.
Eşsiz güzelliğiyle, bir doğa harikası.
İki cadde arası, o Hürriyet Bulvarı
İnce kumla bezenmiş, şifalı plajları.
Sarı kız patatesi, şekerden ak soğanı.
Şöyle çarktan uzanıp, hele gör Serdivan’ı.
8 kemerli köprü, Justinyen yapısı
Çağı yakalamıştır, medeniyet kapısı
İnsanları çalışkan, anlayışlı görgülü,
Ceylan gibi kızları, bakımlı saç örgülü.
Akyazı’dan bakıver, Keremali Dağı’na
Senden ayrılan hasret, taşına toprağına.
Hendek ve çevresinin, sarı yaprak tütünü
İçmeye doyamazsın, bol kaymaklı sütünü.
Meyvesi sebzesi bol, her şeyi ucuz temiz.
Ferizli, Pamukova, yemyeşildir Geyve’miz.
Karasu, Kocaali, fındık dalları yerde.
Kuzuluk kaplıcası, şifa olur her derde.
Taraklı’nın eriği, Sapanca’nın elması.
Pamukova’da olur, kavunların en hası.
Adapazarı Söğütlü, zengin mısır tarlası
Glikozuyla ünlü, nişasta fabrikası.
Melekçe oruç köyü, Pamukova’ya yakın.
Bu köyün eşrafından, sevgili Ahmet Akın.
Güzel bir bahçe yapmış içinde bin bir ağaç.
Ziyaret eyle onu, cennetten bir kapı aç.
Fabrika bacaları, gökyüzünü kuşatmış.
Allah’ım Sakarya’yı, özenerek yaratmış.
Kefken’den Karasu’dan giriversen denize.
Tadına doyamazsın, hak vereceksin bize.
Sakarya’nın evlâdı, yazar Abasıyanık,
Bu diyarda yaşamak, büyük bir ayrıcalık.
Bereket fışkırıyor, her avuç toprağından.
Ne balıklar tutardık, Sakarya ırmağından.
Sakarya anlatılmaz, orda bizzat yaşanır.
Daha dünyada iken, insan cenneti tanır.
Ciltler dolusu yazsam, ben seni anlatamam.
Senin güzelliğini, ölsem de unutamam.
Cumhuriyet Dönemi yazarlarındandır. 31 Ocak 1918’de Adapazarı’nın Aktefek köyünde doğdu. Ailesinin maddi sıkıntıları sonucu ilkokulun dördüncü sınıfına kadar okuyabildi. Çocukluğu kahveci, berber ve dondurmacı çıraklıklarıyla geçti. Hayatının on iki senesini de siyasal nedenlerle cezaevlerinde tutuklu olarak geçirdi. İstanbul’da berber kalfası olarak çalışırken gizli örgüt kurma iddiasıyla tutuklandı ve on yıl hüküm giydi (1938-48); 1954’te Vatan Partisi’nin kurucuları arasında yer aldığı için tutuklandı (1957-58) ve beraat etti (1959). Marangozluk, kitapçılık ve yazarlık yaptı.
Yazmaya ilk tutukluluğunda, Sinop Cezaevi’nde başladı. Milliyet gazetesinin “Bir Memleket Gerçeği” konulu 1962 Karacan Armağanı yarışmasında “Köse” isimli röportajının ikincilik kazanmasıyla kısa sürede adını duyurdu. Genelde hapishane yaşantılarını öyküleştirdi. Linç (1967, filme de alındı: 1970) ve İdamlıklar (1971) romanlarıyla “Tatar Ramazan” öyküsü (1969, Şehir Tiyatrosunda oynandı: 1976; filme de çekildi, film 1991 Ankara Çankaya Belediyesinin düzenlediği İnsan Hakları konulu yarışmada birincilik ödülü aldı) tiyatroya uyarlandı. 9 Kasım 1990’da İstanbul’da ölen Kerim Korcan’ın mezarı Karacaahmet Mezarlığındadır.
Ben doğduğum yerlerden söz açınca
İnanın kolay kolay susmasını bilmezdim
Garip bir meraktı bu, kendimi tutamazdım
Orada yazlar değil,
Kışlar bile bir başka olurdu hey.
Lâpa lâpa yağıyordu kâr,
Bembeyaz, yumuşacık Adapazarı karı.
Ve üstümde en az anam kadar hakkı olan mahzun,
Kederli memleketim.
Şiir: “İki Şey”/Kerim Korcan
Eserleri:
Tatar Ramazan, Kanlı Bayraklar, Acılar Çemberi, Linç, İdamlıklar, Ter Adamları, Dimitrof Geçiyor, Patrona, Ateşten Köprü, Harbiye Kazanı, Ölüm Pusuda, Ey Gaziler, Capon.
Cumhuriyet Dönemi yazarlarındandır. 1953 yılında Adapazarı’nda doğdu. Kurtuluş İlkokulu, Adapazarı İmam-Hatip Lisesi (ortaokul-lise,1974) ve Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü (1980) bitirdi. Yazarlıkla geçindi. Kurduğu Beyaz Leke Tiyatrosunda çok sayıda oyunu oynadı, yönetti ve sahneye koydu. Özdeyiş ve deneme dallarında ürünler verdi. 2 Nisan 1994 tarihinde vefat etti. Adapazarı Yorgalar Mezarlığı’na defnedildi.
Eserleri:
Özdeyişler
I. Yüzyılın son çeyreğinde Geyve’de doğdu. Osmanlı ordusunda tımarlı sipahiydi. Şiirlerinden Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde yaşadığı açıkça anlaşılmaktadır. Atasözlerini şiire uyarlamasıyla ünlü Osmanlı divan şairlerindendir. Asıl adı Mehmet Süreyya olmasına rağmen, Geyveli olduğu için Güvahi mahlasıyla ünlendi. 1516 yılında vefat etti.
Eserleri:
Pendnâme (öğütnâme), Gurbetnâme, İbretnâme.
Günümüz yazarlarındandır. Mehmet Niyazi imzasını da kullandı. 8 Nisan 1942’de Adapazarı’nın Akyazı ilçesinde doğdu. Haydarpaşa Lisesinin ardından İÜ Hukuk Fakültesinden mezun oldu (1967). “Türk Kamu Hukukunda Temel Hürriyetler” konusunda doktorasını uzun yıllar yaşadığı Almanya’da Malburg, Bonn ve Köln Üniversitelerinde tamamladı.
İlk makalesi “Vatan” Milli Hareket dergisinde yayımlandı (1967). Yazıları Tercüman, Türkiye, Babıalide Sabah, Gündüz gazetelerinde ve Yeni Akademi, Yeni Hafta, Ufuk Çizgisi, Bayrak, Genç Akademi, Türk Yurdu, İnsan ve Kâinat, Türk Edebiyatı gibi dergilerde yer aldı. Zaman gazetesinde yazdı. Ölüm Daha Güzeldi ile 1982 Türkiye Yazarlar Birliği Ödülü ve 1982 Milli Kültür Vakfı Ödülü’nü kazandı.
Eserleri:
Bayram Hediyesi, Var Olmak Kaygısı, Çağımızın Âşıkları (yb. İki Dünya Arasında, 1992), Ölüm Daha Güzeldi, Güneş Batmasın, Çanakkale Mahşeri, Dahiler ve Deliler, Yemen! Ah! Yemen!, Daha Dün Yaşadılar, Türk Tarih Felsefesi, Doğu’nun Ölümsüz Çocuğu, Plevne, Kanije.
Hukukçu, yazar, siyaset adamı. 6 Ağustos 1930, Adapazarı doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi (1953) mezunu. Doktorasını tamamladığı (1965) Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde memurluk (1952-57), Adapazarı’nda serbest avukatlık ve belediye meclis üyeliği (1958-73), belediye başkan vekilliği (1963-68) yaptı. 1973’te AP’den Sakarya milletvekili seçildi. Partisinin grup yönetim kurulu üyeliği ve grup sözcülüğü, TRT danışma kurulu üyeliği (1975-76), Bosna-Hersekliler Kültür ve Dayanışma Derneği Genel Başkanlığı (1992-95) görevlerinde bulundu.
Eserleri:
Hürriyet’in Alfabesi, Türkiye’de Gensoru ve Meclis Tahkikatı, Muhtarın Kitabı Köy İdaresi, Din Görevlisinin Hukuk Rehberi, Hukuk Reformu ve Stratejisi Üzerinde Genel Görüşler, Parlamento Konuşmaları, Anayasada ve Uygulamada Başörtüsü, Bir Demokles Kılıcı Laiklik, Kırık Aynalar, Gül İçin.
Günümüz yazarlarındandır. 6 Ocak 1961’de Adapazarı’nda doğdu. İÜEF Felsefe Bölümünü bitirdi. Metin yazarı ve redaktör olarak çalıştı. Eşik Cini dergisinin genel yayın yönetmenliğini yaptı (2005-2008). İlk yazısı Yazko Felsefe’de; diğer ürünleri Yazko Somut, Nar, Argos, Adam Öykü dergilerinde ve Radikal gazetesinde yayımlandı.
Eserleri:
Ne Kadar da Güzeldir Gitmek, Her Ses Bir Ezgi, Ay Çiçekleri, Gümüş Gece, Yol Işıkları, Okur Postası, Öykü 2000 (Metin Kaçan’la birlikte, 2000), Biber Gazı Öyküleri, Uçmak İsteyen Balık.
Günümüz yazarlarındandır. 25 Mart 1945’te Adapazarı’nda doğdu. İlk ve ortaöğrenimini burada tamamladıktan sonra Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi (1968). Adapazarı’nda öğretmenlik yaptı. 1971’de siyasi düşünceleri nedeniyle tutuklandı, af yasasından yararlanarak serbest kaldı. Gelişim Kitabevini kurdu. 1978’e dek geçimini burayı işletmenin yanı sıra özel ders vererek sağladı. Bu tarihte öğretmenliğe dönerek 1980’e kadar devam etti. Adapazarı’nda Çarksuyu Yayıncılığı kurdu. Bazı yerel radyo-televizyon kanallarında programlar hazırladı.
Öykü, eleştiri ve yazılarını Yansıma, Sanat ve Toplum, Yazko-Somut, Yaba-Öykü, Karşı Edebiyat dergilerinde yayımladı. “Sevgilim İstanbul” yazısı ile 1987 Abdi İpekçi Sanat Yarışmasında Eleştiri Ödülü’nü (mansiyon) kazandı.
Bu, kimine göre, şimdi ‘hüve’l-baki’ olmuş Çarksuyu’dur.
Kimine göre kabak tatlısı, pekmezlendikten sonra
fırınlanmış tuzlu kabak çekirdeği ya da ıslama köftedir.
Kimi, Adapazarı’na model olarak onun iklimini alır:
Bitişiğindeki iki deniz yetmezmiş gibi ta aşağılardaki
Akdeniz’e bile baş eğişini. Kimine göre, bir günde
birkaç mevsimi yaşamaktır Adapazarlılık; kimine göre de
köpük köpük sabah sisleri içinde kalmak, geçmişle şimdi,
âhiretle bu dünya arasında gidip gelmektir…
Hikaye: “Bağ Çorbası”/ Necati Mert
Eserleri:
Gramofonlar, Radyolar, Teypler, Minnacık Bir Uçurum, Geceye Uçurulan Güvercinler, Gönüller Küçüldü, Mustafa’nın Karesi, Masallar: Bir Bir Değilken, Hindinin Biri, Aynalar, Zamansız, Paytonun F’si, Kapıdan İçeri Girmek, Büyük Düğün, Zamansız, Ömer Seyfettin: İslamcı Milliyetçi ve Modernist Bir yazar, Öykü Yazmak, Adalı Sinağrit, Kelepir Sepet, Hikâyem Adapazarı, Memleket Kitabevi.
Günümüz şairlerindendir. 14 Nisan 1955’te Adapazarı’nda doğdu. Eyüp Lisesini, ardından da Balıkesir Necatibey Eğitim Enstitüsünü bitirdi. Anadolu Üniversitesi Tarih Bölümünde lisansını tamamladı. 1980’den bu yana öğretmenlik yapıyor. Şiirleri ve yazıları Damla, Eleştiri, Güncel Yazılar, Türk Dili Dergisi, Detay dergilerinde ve Gazete Kadıköy’de yayımlanıyor.
Eserleri:
Bulutların Arasından Öylesine, Hep Mavidir Düşlerim, Ben Haliç’in Çocuğuyum, Bir Tadımlık Haliç, Ben Haliç.
1950 yılında Sakarya Karasu’da doğdu. Bolu Erkek Öğretmen Okulu’nu bitirdi. İlkokul öğretmenliğinden emekli oldu. A.Ö.F.’ni bitirdi. 1965’den bu yana şiirle ilgilenmektedir. Çeşitli şiir, fıkra, hikâye dalında ödülleri var. Yeni Sakarya Gazetesi şiir köşesi yönetmenliği yaptı.
Git Gel Sakarya’da
Gör Canınız ne zaman isterse
Gönlünüz ne zaman çekerse
Gözler güzeli dilediyse
Git-gel Sakarya’da gör…
Bozu bulanık akar Sakarya
Koca şehir… Yayılmış ovaya
Uzun yollar götürür O’raya
Git-gel Sakarya’da gör…
Mes’ut insanlar mı özledin,
Yeşil, çeşidini mi istedin,
Türlü türlü çiçek mi diledin
Git-gel Sakarya’da gör…
Geyve, üzüm, Pamukova kavun
Dağlarda iyisi palamudun,
Her türlüsü vardır meyvaların
Git-gel Sakarya’da gör…
Karasu’da deniz ve fındık,
Sapanca’da elma ve balık
Hendek’te tütün ve fidanlık
Git-gel Sakarya’da gör…
Taraklı’da Osmanlı saklı
Zorludur yolları, virajları
Yaz’ın canlanır yaylaları
Git-gel Sakarya’da gör…
Kocaali fındık bahçesi
Alabalıklı Maden deresi
Şifalıdır kumu, denizi,
Git-gel Sakarya’da gör…
Ferizli’de maden tepeleri
Keyiflidir Sakarya Nehri
Bereket yüklüdür köyleri
Git-gel Sakarya’da gör…
Söğütlü Söğüt’ün kardeşi
Tarlasıdır şeker bahçesi
Güler yüzlüdür güzelleri
Git-gel Sakarya’da gör…
Sakarya’mız Adapazarı
Karasu, Geyve, Sapanca’yı
Kaynarca, Hendek, Akyazı’yı
Git-gel Sakarya’da gör…
Her derecede okulları
Kuzuluk kaplıcaları
Beşköprü’de devrin Bizans’ı
Git-gel Sakarya’da gör…
Türk dünyası görülür burda
Demir de dövülür tavında
Mutluluk dokunur Sakarya’da
Git-gel Sakarya’da gör…
1946 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu.1979’dan bu yana Sakarya Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Şiirleri, Gonca, Çıkış, Defne, Edebiyat, Diriliş, Mavera, İlim ve Sanat dergilerinde yayımlandı.
Eserleri:
Bir Savaşçıdır Kalbim, Önden Giden Atlılar.
1980’de Adapazarı’nda doğdu. İlk ve orta eğitimini Adapazarı Eser İlkokulu’nda lise eğitimini ise Ali Dilmen Lisesi’nde tamamladı. Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden 2003’te mezun oldu. 2004-2005 öğrenim döneminde Sakarya Üniversitesi’nde Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü okutmanı olarak göreve başladı ve bu görevini iki yıl sürdürdü. Eğitim ve Mühendislik Fakültelerinde, Ali Fuat Cebesoy, Hendek ve Karasu meslek yüksekokullarında inkılap tarihi okutmanlığı yaptı. 2011-2013 yılları arasında Türkiye’nin en büyük endüstriyel mirasının müzeye dönüşüm projesi olan SEKA Kağıt Müzesi’nin Kurucu Koordinatörlüğünü yaptı.
Sakarya Üniversitesi’nden 2007’de “19. yy’ da Adapazarı’nda Yabancıların Ekonomik ve Sosyal Yaşama Etkileri” adlı teziyle yüksek lisansını tamamladı. 2011’de Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü’nde doktora eğitimine başladı, 2013’te ara verdi. Birçok akademik eserde 50’yi aşkın makalesi yayınlandı. Sakarya Ekonomi Dergisi’nde 2007’den beri Sakarya Tarihi ile ilgili makaleler yazmaya devam eden Narin, pek çok kültür eserinin yayın kurulunda ve 6’ncısı düzenlenen Kocaeli Tarihi Sempozyumlarının tamamının düzenleme kurulunda yer aldı. 2012 TÜBİTAK-Türkiye Adresli Uluslararası Bilimsel Yayınları Teşvik (UBYT) Ödülü sahibidir. Kocaeli Üniversitesi Tarih Bölümü’nde doktora eğitimine devam etmektedir. Evli ve iki çocuk babası Resul NARİN, iyi derecede İngilizce bilmektedir.
Çark Akarsuyu
Sakarya ve Çark Suyu’nun yatağı eskiden beri tartışmalıdır. Tarihi Justinianus Köprüsü, Sakarya’dan epey uzaklarda kalıyor. Fakat göl kaynaklı Çark Suyu akışını eskisi gibi ama özelliğini bir hayli kaybetmiş olarak koruyor. Yani, aktığı bile pek belli olmuyor. Sadece köprünün bir kemeri altından kuzeye doğru devam ediyor. Çark Suyu, şimdiki hâlde Serdivan ile Adapazarı arasındadır. Maltepe ve Erenler doğusunda göze çarpmaktadır.
Eserleri:
19. yy’da Adapazarı, Cumhuriyet’e Giden Yolda Atatürk’ün İzmit Konuşmaları, Serdivan Tarihi, Ada’dan Pazar’a Sakarya, SATSO ile Bir Asır, Sakarya Türkmen-Manav Tarihi
Türk öykücülüğünde geleneksel öykü tarzıyla ve özellikle modernizmin tesirinin görüldüğü öyküleriyle edebiyatımızda önemli bir role sahip olan Sait Faik Abasıyanık 18 Kasım 1906’da Adapazarı’nda dünyaya gelmiştir. Kendisi Adapazarı’nın yerli ve varlıklı ailelerinden olan Abasızzadelerden Mehmet Faik Bey’in ve Makbule Hanım’ın oğludur. Asıl adı Mehmet Sait olan yazarımız daha sonra ilk adını kullanmayarak babasının adıyla ikinci ismini birleştirmiştir.
Disiplinden, kaideli ve düzenli bir yaşamdan oldukça uzak olan Sait Faik’in eğitimi de yaşamı gibi düzensiz bir şekildedir. Yabancı dil eğitimi veren Rehber-i Terakkî’deki ilk eğitiminin ardından iki yıl Adapazarı İdâdîsi’ne devam etmiştir. İşgal yılları ve Millî Mücadele sonrası ailesiyle birlikte İstanbul’a taşınmasından dolayı bir müddet İstanbul Erkek Lisesinde eğitim almıştır. Ancak burada yaşanan bir olay sonucunda kendisi disiplin cezası alarak okuldan atılır ve bunun üzerine Bursa Erkek Lisesine kaydolur. Buradan yüksek bir puanla mezun olan Sait Faik, Dârülfünun Edebiyat Fakültesi Türkoloji bölümüne başlar. Ancak burada zamanını iyi değerlendirmeyip avare bir şekilde dolaşması nedeniyle iki yıl sonra babasının isteği üzerine İsviçre’nin Lozan kentine iktisat eğitimi almaya gider. Kısa bir süre zarfı içerisinde buradan da ayrılarak Fransa’nın Grenoble şehrine geçer. Burada gördüğü dört yıllık düzensiz ve yaşadığı bohem hayatı yüzünden babasının geri çağırmasıyla diploma alamadan Türkiye’ye tekrar geri döner. Anlaşılacağı üzere yaşamı gibi eğitimi de düzensiz, disiplinden uzak olan Sait Faik bu serbestliğini, özgür ruhlu karakterini öykülerine de yansıtır.
Sait Faik bu ortamda ilk öyküleriyle gözlemci bir yazar olarak belirdi; ama kısa sürede öyküyü olaydan sıyırmaya yöneldi. Bu yönelişinde onun gerçeği ya da durumu bir anlatıcıdan, kendi “ben”inden geçirme eğiliminin de büyük payı vardı. Bu, öykülerinde doğal bir öznelleşme süreci hazırladı. O “ben” evrensel bir insanlık duygusunun odağı olduğu için, insanlığın tüm çelişkilerini, bunalımlarını öyküsünün temeline yerleştirdi. Ona göre her şey insanı sevmekle başlar. İlk dönem ürünü öykü kitaplarında Adapazarı ile İstanbul’daki çocukluk ve ilk gençlik yıllarını anlattı.
İstanbul’da lise sıralarında şiirler kaleme alan (1925-1928) Sait Faik, ilk öykülerini (“İpekli Mendil”, “Zemberek”, vb.) Bursa’da lise öğrencisiyken yazdı. İlk şiiri “Hamal” Mektep dergisinde yayımlandı (1925). İlk öyküsü “Uçurtmalar” İstanbul’da Milliyet gazetesinde çıktı (9 Aralık 1929). Asıl şöhretini sağlayan ilk öyküleri Varlık dergisinde yayımlandı. Öykülerinde konu ve olaydan çok, şiire ve duruma en uygun zaman parçaları kurgulamaya özen gösteren, bu dramatik anları aktarmakta büyük başarı gösteren Sait Faik, bir İstanbul öykücüsüydü. Kaderlerine eğildiği, düşüren, düşürülmüş insanlarda çok kere kendi sıkıntı ve avareliklerinin dramını yaşadı. Çalışkan, işinde gücünde insanlar gördükçe, şehirden, kalabalıklardan sevinç duydu; kötülüklerle karşılaştıkça kırlara, kıyılara, sakin tenha adalara (Burgaz, Hayırsız Adalar), balıkçılara sığındı.
Akla gelen ilk eserleri, Semaver, Son Kuşlar, Şahmerdan, Lüzumsuz Adamdır. 1953 yılında Amerika’daki Mark Twain Derneği’ne onur üyesi seçildi. 11 Mayıs 1954’te Burgazada’da vefat etti. Vasiyeti gereği Darüşşafaka Derneği’ne bırakılan eserlerinin geliriyle “Sait Faik Ödülü” organizasyonu düzenlenmektedir.
Öykü ve yazıları başta Milliyet, Karun ve Vakit gazeteleri ve Varlık dergisi olmak üzere, Ağaç, Büyük Doğu, Yücel, Yeni Mecmua, Servetifünun-Uyanış, İnkılapçı Gençlik, Yürüyüş, Yenigün ve Yeditepe gibi dergilerde yer aldı. Öykülerinden “Menekşeli Vadi” (Vesikalı Yarim adıyla, 1968) ve “Mahpus” (Irmak adıyla, 1972) L. Ö. Akad tarafından filme çekildi. 1953 Mayıs’ında ABD’deki Uluslararası Mark Twain Derneği, modern edebiyata hizmetlerinden dolayı Sait Faik’i şeref üyeliğine seçti. Annesi Makbule Hanım tarafından kurulan Sait Faik Öykü Ödülü, annesinin ölümünden sonra Darülşafaka Cemiyeti’nce yönetiliyor.
Bu köprüye beş köprü derlerdi.
Beş tane büyük gözü vardı.
Bir gözünden küçük çay akardı. Öteki gözler ise boştu.
Eskiden Sakarya bu köprünün altından akarmış,
sonra yolunu değiştirmiş.
Beş köprü Justinyanus zamanından kalma bir köprüdür.
Hikaye: “Üçüncü Mevki”/ Sait Faik Abasıyanık
Eserleri:
Medar-ı Maişet Motoru, Kayıp Aranıyor, Şimdi Sevişme Vakti, Semaver, Sarnıç, Şahmerdan, Lüzumsuz Adam, Mahalle Kavgası, Havada Bulut, Kumpanya, Havuz Başı, Son Kuşlar, Alemdağ’da Var Bir Yılan, Az Şekerli, Tüneldeki Çocuk, Mahkeme Kapısı, Balıkçının Ölümü-Yaşasın Edebiyat, Açık Hava Oteli, Müthiş Bir Tren, Sevgiliye Mektup, Karganı Bağışla, Hikâyecinin Kaderi, Büyüyen Eller, Bir Sonbahar Akşamı.
[1]Edanur Uzunca, Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Edebiyatı Yüksek Lisans Öğrencisi,
[2] https://saitfaikmuzesi.org/hayati/ erişim tarihi:31.03.2023.
Günümüz şairlerindendir. 1955 yılında Sakarya Kocaali’de doğdu. Adapazarı Lisesi’nden mezun oldu. 1980 yılından bu yana Halk Bankası’nda yönetici. Güreş antrenörlüğünün yanı sıra mahalli gazetelerde makale yazıyor.
Gönlümün Başkenti Sakarya
Fahri Arif TUNA’ya
Şu güzelim dünyaya sende açtım gözümü
Ekmeğinle, suyunla oluşturdum özümü
Sıcak yaz günlerinde yıkandım sularınla
Sanki cennette gibi gezdim kıyılarında
Güzel insanlar dolu her köşe bucağında,
Ana şefkati buldum, huzurlu kucağında.
Sende gençliğim saklı, sırları perdelerdir.
Derdinle kederlenmek, sevginin bedelidir
Bunca uzun yılları ayrı geçirmek varmış…
Hasretin dipsiz kuyu, sevgin dağlar kadarmış…
Ruhumun Kafkaslar’ı Balkan’ı, Taşkent’isin,
Bir dostumun diliyle “Gönlümün Başkenti”sin
Akma öyle başını vura vura taşlara,
Benden selam götür eski arkadaşlara.
Boşa akmaman için gönlüme bağlıyorum
Hasretinle Sakarya’m, ağlıyor, ağlıyorum…
Şiir: Büyüdü Sevgiler, Sh.18-19
Eserleri:
Huzur Limanı, Gönül Defteri, Büyüdü Sevgiler.
XVIII. Yüzyılın ikinci yarısında Adapazarı’nda doğdu. Tezkire ve ansiklopedilerde hayatı hakkında bilgi yoktur. Halen araştırmacıların ellerinde, el yazması olarak dört adet Seyyid Osman Adapazarı Divanı bulunuyor. Eserini 1800’lü yılların başlarında yazdığı tahmin ediliyor. Divanından anlaşıldığına göre tasavvuf ehli olup Kadiri tarikatına mensuptur. Şiirlerinde daha çok Allah’a, Peygambere, ehli beyte ve şeyhine sevgisini dile getirmekte olup, daha çok halka öğüt vermeyi amaçlıyor. Ölüm tarihi XIX. yüzyılın ilk yarısıdır.
Eserleri:
Seyyid Osman Adapazari Divanı, Fevaidü’l- Feva’id Fi Hall-i Müşkilati’lAka’id.
Şair, yazar ve ressam. 2 Şubat 1952, Adapazarı doğumlu. Hukukçu, yazar, eski milletvekili İslâm Nadir İslâm’ın kızı. İş İdaresi ve Sosyal Çalışma Yüksek Okulu mezunu. 1973 yılından itibaren kambiyo bankacılığı, editörlük, muhabirlik görevlerinde bulundu. Ayrıca yağlıboya resim çalışmaları yaptı. Yedi kişisel resim sergisi açtı.
İlk ürünleri Yesevi dergisinde yer almıştı. Sonraki yıllarda yazı ve şiirleri Yüce Erek, Zena 2 dergileri ve Yeni İleri gazetesi başta olmak üzere çeşitli yerli yabancı dergilerde yayımlandı. Yurtiçinde ve Bosna’da çeşitli radyo ve TV programlarına konuk olarak katıldı. İLESAM, GESAM, TÜRKSAV, Türkiye Yazarlar Birliği, IPA gibi birçok yazar kuruluşunun üyesidir.
Eserleri:
For My Rose, Replikler, Alangua Hatun, Aşk Yaşıyor, Horoz Döğüşü (Sitakant Mahapatra’dan)
1930 yılında Adapazarı’nda doğdu. Adapazarı’nda yaşadı. Adapazarı’nda öldü.
Orhan Cami’nin minareleri Şahap Acar’ın kaleminde can bulur; işitilen ezan kalpleri imanla doldurur:
Orhan Cami
Gök nuru gibi kubben
Yücesin Orhan Cami
Yükselen bu minaren
Gururun Orhan Cami
Adınla ve sanınla
Tarihsin Türk ve gazi
Şerefli ecdadınla
Ebetsin Orhan Cami
Cennet gibi bahçen var
Gölgesinde müminler
Esen bu senin rüzgar
Ruhundan Orhan Cami
Çeşmelerinde huzur
Akıyor sonsuzluğa
Yüzlerindeki pür-ü nur
Aşkından Orhan Cami
Kalplere iman veren
Ruhlara mezar taş
Yollarına gül seren
Bir durak Orhan Camii
Eserleri:
Şiirler
Günümüz öykücülerindendir. 27 Ekim 1946’da Adapazarı’nda doğdu. Ankara Cumhuriyet Lisesini ve Ankara İktisadi Ticari İlimler Akademisini bitirdi. 1998’den bu yana Bilkent Üniversitesi Arkeoloji Bölümünde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak görev yapıyor. Fotoğraf sanatçısı da olan yazar, 9 tane kişisel fotoğraf sergisi açtı. Ankara Fotoğraf Sanatı Derneği’nin yayımladığı Fotoğraf dergisinin yayın kurulunda yer aldı (1985-90). 1992’de kendisine Uluslararası Fotoğraf Federasyonunca A-FIAP unvanı verildi. Fotoğraf dalında 1994 Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü’nü (birincilik) kazandı.
İlk öyküsü “Radyolu Adamın Anlaşılır Öyküsü” 1994’te Devinim dergisinde yayımlandı.
Eserleri:
En Uzaktaki Gri, Akşamüstü Yine Hüzün, İki Hayat Çek Usta, Siyah Beyaz Masallar.
Isparta’nın Yalvaç ilçesinde doğdu. İlk ve ortaöğrenimini burada tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı anabilim dalında başladığı yüksek lisans eğitimini “Mehmed Celal’in Romanları ve Popüler Edebiyat Geleneği” adlı teziyle 1995’te, yine aynı üniversitedeki doktorasını ise “Behçet Necatigil’in Şiirlerinin Şekil ve Muhteva Yönünden İncelenmesi” adlı teziyle 2001’de tamamladı ve Yeni Türk Edebiyatı alanında “doktor” unvanı aldı.
1993 yılından beri Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde görev yapan Daşcıoğlu, Kader Hep Erken Zaman Hep Geç Cahit Zarifoğlu’nun Şiiri adlı takdim kitabıyla doçent (2009), Dalgalı Suda Gölge ve Sûret 19. Yüzyıl Türk Edebiyatında Bireyin Oluşumu Üzerine adlı kitabıyla profesör unvanını (2014) aldı. 2003-2006 yılları arasında Bosna Hersek Tuzla Üniversitesi Felsefe Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde bölüm başkanı ve öğretim üyesi olarak çalıştı. 2013 yılında TDK Bilim Kurulu Üyeliğine seçildi. Evli ve iki çocuk babası olan Yılmaz Daşcıoğlu, hâlen Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı ve Yeni Türk Edebiyatı anabilim dalı başkanı olarak idari görevlerini ve akademik çalışmalarını sürdürmektedir. FSM Vakıf Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde de misafir öğretim üyesi olarak dersler vermektedir. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğünde yer alan Prof. Dr. Yılmaz Daşcıoğlu tarafından birçok eser yazılıp yayımlanmaktadır.
Eserleri:
Mihrace, Abdülhak Hamid Tarhan, Mektuplarla Tevfik Fikret ve Çevresi, Kartpostallarla Tevfik Fikret ve Çevresi, “Cahit Zarifoğlu’nun İşaret Çocukları Kitabındaki Şiirlerde Temel Yapı Oluşturma Tekniği Olarak Koşutluk ve Yinelemeler”, Türk Şiirinde Bir Garip Adam Orhan Veli Kanık, Dar Vakitlerde Geniş Zamanlar Behçet Necatigil’in Şiiri, Kader Hep Erken Zaman Hep Geç Cahit Zarifoğlu’nun Şiiri, “Cânı Cânânı Bütün Varımı Alsın Da Hüdâ”.
1949 yılında Trabzon Dernekpazarı’nda doğdu. Ankara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü ve Ankara Yüksek Öğretmen Okulu’nu bitirdi.1977 yılından bu yana Sakarya Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.
Eserleri:
Sonsuz Bekleyiş
1939 yılında Sakarya Pamukova’da doğdu. Akşam Haberleri, SonHaber, Havadis, Gerçek gazetelerinde çalıştı. Milliyet, TRT, Anadolu Ajansı il temsilcilikleri yaptı. Adapazarı Gazetesi başyazarlığını yürüttü. Sakarya Gazeteciler Cemiyeti başyazarlığı yaptı. Adapazarı Tarihi adlı bir kitap çalışması tefrika halinde yayımlandı. Erdal,1997 yılında Adapazarı’nda vefat etti.
Sevgili’yi çağıran bir aşktır Erdal’ın zihninde” Sapanca Gölü’nde “ bir yaz akşamı,
Çılgın sevgiler ölümsüz rakseder
Bir tatlı hayal olup esir eder
Açarak göğsünü ‘gel sevgilim’ der
Sapanca gölünde bir yaz akşamı
Eserleri:
Geçmiyor, Mevki, Sapanca.
1967 Adapazarı doğumlu. İlk, orta ve lise eğitimini Adapazarı’nda tamamladı. 1987 den bu yana, Adapazarı Belediyesi’nde memur olarak görev yapan Kop, lise yıllarından bu yana şiir yazmaktadır.
İlkte Ve Sonda
Ana rahminde belirlenmeye başlayan hayat
Bir ağlamaklı çığlıkla ortaya çıkar
Ve başlangıçlara yönelen zamanla
Kendini bilgilendirir yavaş yavaş
bir cevherdir daha işlenmemiş
Dorukları karlı dağlar kadar yüce
Akan suların coşkusu gibi berrak
Özündekilerle birlikte saf
Şimdi beklendiği tek istek bizlerden
Yarınlara akıp giden zamanda
Yok olmaya yüz tutmuş insanlığın hisleri değil
Varolan ruhun aydınlığındaki sevgi
Tüm yaşanmışların ötesinde
Geçmişin ve geleceğin içinde
Sancısız olayların varlığında
Düşüncelere ve duygulara akseden sevgi.
(Adapazarı / Şubat 1991)
Sakarya Akyazılı’da doğdu. Akyazı Kumköprü Köyü’nde yaşamaktadır. “Aşık Mustafa” mahlasıyla uzun süredir şiir yazmaktadır.
Yıkıldı Sakarya’m Ona Ağlarım
Gece saat üçte sabaha karşı,
Sanki yer patladı, her yer sallandı.
Tatlı uykusundan herkes uyandı,
Yıkıldı Sakarya’m ona ağlarım.
Kimisi uyandı tatlı uykudan,
Bağırma sesleri gelir her yandan,
Haber alınmıyor ana babadan,
Yıkıldı Sakarya’m ona ağlarım.
Anasını arar çocuk ağlıyor,
Analar babalar ağıt yakıyor,
Herkes umut ile canlı arıyor,
Yıkıldı Sakarya’m ona ağlarım.
Duyan Sakarya’mın yolunu tuttu,
Malını mülkünü herkes unuttu,
Dört bine yakın insanı yuttu,
Yıkıldı Sakarya’m ona ağlarım.
Sakarya’m yıkıldı harabe oldu,
Hastane önleri yaralı doldu,
Bütün köylerinde sela okundu,
Yıkıldı Sakarya’m ona ağlarım.
Bakarım bakarım Sakarya’m nerede,
Her yer parçalandı dökülmüş yerde
Nice canlar ölmüş üstünde perde,
Yıkıldı Sakarya’m ona ağlarım.
Aşık Mustafa’nın ili yıkıldı,
Üzüntüden eli dili tutuldu,
İnsanlar dışarıda çadır kuruldu
Yıkıldı Sakarya’m ona ağlarım.
(Akyazı / 20.08.1999)
1922 yılında Adapazarı’nın Tığclar Mahallesi’nde doğdu. Asıl adı “Mustafa”dır. Babası Adapazarı’nın tüccarlarndan Mustafa Efendi, annesi Ferdane Hanım’dır. Faik Baysal daha doğar doğmaz annesini kaybetmiş, öksü kalmıştır. bundan sonraki bakımını “Haminnem” dediği Babaannesi üstlenmiştir. Altı yaşına gelince , babası O’nu İstanbul’a amcasının yanına (okula gitmesi için) gönderdi. Baysal’ın bundan sonraki ikameti hep İstanbul oldu. İlkokulu, ortaokulu ve liseyi (Saint Joseph’te) tamamlayan Faik Baysal, Üniversiteyi , İstanbul Edebiyat Fakültesi fransız Dili ve Edebiyatı Bölümünde tamamladı. Bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra farklı dallara yöneldi; spikerlik, mütercimlik, deneyimlerinde bulundu. Bir ara gazetecilikte ve ansiklopedicilikle ilgilendi. 1946 yılında Mubahat Hanımla evlendi. Bu evlilikten 1953’te oğlu Emre, 1957’de Kızları Elif Fatma dünyaya geldi. Şairimizin, yazarımızın bütün hayatını işi (yazıları) ve ailesi doldurdu. Adapazarı ile hiç ilgisini kesmeyen Faik Baysal, yazılarının konusunu çoğunlukla Adapazarı’ndan seçti. Hayatının sonuna kadar İstanbul Bahçeşehir’de ikamet eden Faik Baysal 9 Aralık 2002 yılında İstanbul’da (seksen yaşında) vefat etti. Kabri, İstanbul Topkapı Merkezefendi Mezarlığı’ndadır.
Eserleri:
Romanları: Sarduvan (1943), rezil Dünya (1955), Drina’da Son Gün, Küçük İnsanlar, Ateşi Yakanlar, Voli, Madam Bambu (2002)
Öyküleri: Perşembe Adası (1955), Sancı Meydanı, Nuni, Militan, Tota, Güller Kanıyordu, Kırmızı Sardunya, Ilgaz teyze Öldü, Elleri Sesinin Rengindeydi, Beni Bırakma Doktor…
Şiir Kitapları: İlk Defa (1957), Beyaz Şiirler (1984), Ayın Ucunda (1994), Gül Sancısı (2001)
Gül Sancısı
Doktorun biri “Şizofren” dedi.
Bir psikolog “Melankoli”,
Bir profesör “Ekonomik depresyon”,
Bir cerrah “Beyin tramvası” dedi.
“Tümor”,”Siroz”,”Şeker” dediler.
İçimde sereserpe yatan
Düzceli Lokum Cemile’yi görmediler.
23 Nisan 1932 Yılında Şanlıurfa’da doğdu. Babasının adı: Mehmet Sabri, annesinin adı Ayşe Hanım’dır. İlk ve orta tahsilini Urfa’da tamamladı: daha sonra yüksek öğretmen okulunu bitirerek “resim” öğretmeni oldu. Çeşitli yerlerde öğretmenlik yaptıktan sonra askerliğini yapmak üzere 1960 tarihinde Adapazarı’na geldi. Bir daha Sakarya’ dan ayrılmayan Günaydın, 1961 yılında Neziha Hanım’la evlendi. Bu evlilikten bir kız çocukları dünyaya geldi. sanatkar bir ruha sahip olan A. Nevzat günaydın , resim eğitimine ve öğretmenliğe 26 yıllık hizmetten sonra emekli oldu.
Nevzat Günaydın, resim mesleğinin dışında amatörce müzik ile meşgul oldu ve saz aletlerinden cümbüş çaldı. Güzel sanat dallarından “Tezyin ve Seramik” le ilgilendi. Sosyal hayata ve olaylara duyarlı olan Günaydın, zaman zaman çeşitli gazetelerde sosyal ve ekonomi konulu yazılar yazdı. Sosyal kurumlarda fahri görevler yapmaktan çekinmeyen , düşünceye önem veren, özlü sözlere özel bir ilgi duyan A. Nevzat Günaydın, kısa ve özdeyiş tarzındaki çalışmalarını: “Dedik Muhabbet Olsun” başlığında toplayarak kitaplaştırmağa çalıştı. Sosyal mizah tarzndaki deyişleri, fikir ve edebiyat alanında özdeyişlerin önemini bizlere hatırlatmaktadır. Kısa ve özlü sözleriyle, kırk yıllık Sakarya’lı oluşuyla kendisinden bahsetmek gereğini duyduk. A. Nevzat Günaydın’ın deyişlerinden bir demet sunuyoruz.
Dedik Muhabbet Olsun’ dan:
- “Vicdanından özürlü olmak insanoğlunun uğrayabileceği en büyük felakettir !”
- “Günümüzde : belinde silahı, cebinde parası olanların yürüyüşleri ve bakışları değişik oluyor: maalesef!”
Şairler grubunda ele aldığımız Salih Yazıcı, aslen Kıpçak Türklerinden olup, Tiflis iline bağlı Ahıska Kasabası’ndan, Ağrı ilimizin Eleşkirt ilçesine (Rusların mecburi iskanları sebebiyle) göç etmiş: “duraklar” ailesinden İbrahim’in oğlu olarak 1936 yılında dünyaya gelmiştir. Anne adı: Zümrüt’tür. Salih Yazıcı ilk, orta ve lise eğitimini memleketinde (Eleşkirt’te) yapmıştır. İş ve İşçi Kurumu’nda muhasebe memuru olarak göreve başlamış: çeşitli yerlerde memuriyetlerini sürdürmüş. 1976 yılında Sakarya’ya görevi nedeniyle gelmiştir.
Emekliliğine kadar burada çalışan Salih Bey, emekli olunca ilimize “İhvan Kitap ve Kırtasiye” adında bir iş yeri açarak, hayatının sonuna kadar bu iş yerini çalıştırmıştır. Esmer, zayıf ve zarif bir kişiliğe sahip olan Salih Yazıcı çevresinde saygı duyulan bir kimliğe sahipti. İnsanlarla iyi diyalogu olan şairimizin şiir yazdığını belki en yakınları bile bilmiyordu. Çok mütevazı bir kişiliğe sahip olan Salih’in hassasiyeti ve duyarlılığı O’nun şiirle uğraşının habercisi idi.
Şiirle ilgili özel bir eğitimi olmayan şairimizin, okuduğu edebiyat kitaplarından, şiirlerden ve şairlerden etkilendiği, zaman zaman halk ozanlarımızın etkisinde kaldığı kanaatindeyiz… O’na bazen Emrah, bazen Sümmani veya Zihni’nin izlerine rastlamak mümkündür. amiyane de olsa yakaladığı rüzgar oldukça güzeldir. bu rüzgar yirmi üç yıl Sakarya’da esmiş ve Adapazarı’nın rüzgarı olmuştur. Her şeyiyle tamamen bizden olan Salih Yazıcı 1999 yılında vefat etmiş, Serdivan Mezarlığına defnedilmiştir.
Hayatla ve edebiyatla barışık olan Salih Yazıcı uzun zaman rahatsızlık çekmiş, bu rahatsızlığını şiire de aktarmıştır. Şiirlerinde Halk Edebiyatının izleri ve tarzı görülen Şair’in en güzel yanı: duygularındaki saflık ve berraklıktır. Şiirlerinden bir demet seçip sunuyoruz.
Özel Şiir Defteri’nden
Bir kaşı kemanın aşkı sinemde
Açtı derin yara deva bulunmaz
Gün be gün artıyor sızısı tende
Akar kanım amma yara bulunmaz
Zehretti yediğim ekmeği aşı
Akıttı gözümden kan ile yaşı
Basayım bağrıma toprağı taşı
Dert bulunur zira çare bulunmaz
Mürüvvet ehlisin naz etme bana
Yeter el içinde söz etme bana
Gidip tenhalardan göz etme bana
Muhabbet olmazsa sefa bulunmaz
Salih’im ömrümü zaya yetirdim
Ben başıma bu belayı getirdim
Bir dileğim ben kapına getirdim
Rızan olmayınca Şifa bulunmaz
1939 yılında Adapazarı’nda doğan İbrahim Erdinç Şumnu, manifatura tüccarlığı yapan Süleyman Efendi’nin oğludur. Annesi Mediha Hanım’dır. Aslen Bulgaristan’ın Şumnu kasabasından Adapazarı’na göç etmiş bir (türk) ailesinin ferdidir. İlköğrenimini ve Ortaokulu Sakarya2da okumuş, Liseyi (yatılı olarak) İstanbul Kabataş Lisesinde bitirmiştir. Yüksek öğrenimini İstanbul teknik Üniversitesi mühendislik fakültesinde tamamlayan İbrahim Erdinç, aynı üniversitede Yüksek lisans yapmıştır. Önceleri geçimini memuriyette temin eden yazarımız, daha sonraları: Üniversite’de Öğretim görevliliği , Adapazarı Belediye Konservatuar’ında Müdürlük ve hocalık yapmıştır.
emekli olunca: ticaret hayatına atılmış, bir süre ticaretle uğraşmıştır. Ferhan hanımefendi ile evlenmiş olan yazarımızın : Gufran, Efran ve Kenan olmak üzere üç çocukları olmuştur: Hayatı boyunca hassasiyetini ve zerafetini hiç kaybetmemiş olan Erdinç Bey iyi bir musiki-şinas, çok iyi bir “Ud” icracısıdır. Tasavvuf müziği alanında oldukça geniş bir birikimi vardır. Müzik O’nu şiire ve tefekküre yaklaştırmıştır. Özel karakteri de bu hususları tamamlayıcı bir unsurdur. her ne kadar yazıda çalışma alanının çoğunu: tarih ve felsefe alanına ayırmış ise de, şiiir denemeleri, nesirlerinden daha başarılıdır, diyebiliriz. Şiiri yakalamak için yalnız ateşin ve dumanın yeterli olmadığını bilmek gerekir. Ustaları tanımak , sanatın olmazsa olmazlarını bilmek gerekir. Bu işe amatörce bakan İbrahim Erdinç Şumnu’nun nesrinden ve yayınlanmış şiirlerinden örnekler vermeden önce yayınlanmış kitaplarını sıralamak daha doğru olacaktır:
Eserleri:
Tarih ve Felsefe Alanındaki Kitapları: Fatih-I-(1991), Sömürgeciliğin Tarihi (1991), fatih-II-(1995), Hatıralar(1997).
Dolu Dolu Rahmet
“Çocukluk günleri…
Tepedeki bağ evimizdeyiz…
Bitmez tükenmez uzun yazlardan biri…
Ne güzeldi mevsimleri meyvalarla anlamak: Önce kiraz, dut, vişne… Sonra sırasıyla kayısı, şeftali, kızılcık, incir, nar… Ve nihayet ayva…
Üzümler ise ayrı bir takvim… Erken ve geç olgunlaşmalarına göre temmuz ortasından ta ekim nihayetine kadar uzun bir zamana dizilmiş veya hatıralarımızı “cevizli sucuk” gibi, kendi zamanının ipine dizmiş: Hacıbalbal, karakokulu, çavuş, hafızali,alpehlivan… Ve en sonunda, kalın kabuklu kışlık üzüm… Bağbozumu… Sıkılan şıralar… Pekmez kazanlarının geceler boyu süren neş’eli ateşleri… Biryanda parlak eylül mehtabı, ateşin etrafında çoluk çocuk söylediğimiz şarkılar…
1946 yılında Urfa’da doğdu. Babası Abdurrahman Hoca Urfa Ulu Cami’nin imamı olarak tanınırdı. Dedesi Urfa Rıdvaniye Medresesi’nin (son) Başmüderris’i “Molla İbrahim”di. Annesi Fehime Hanım’dı. Çevresi O’nu “Feride” olarak çağırırdı. Yazarımız daha sonra yakaladığı bir fırsatı iyi değerlendirerek orta ve lise eğitimini “Konya İmamhatip Ortaokulu’nda tamamladı. O dönemlerde İmam Hatip Okulları: İlahiyat Fakültelerine bile alınmadığından ve söz konusu şahıs da fakülteye gitmek istediğinden : Erzurum Atatürk Üniversitesi’ne asistan olarak giden Edebiyat Hocası Celal Tarakçı ile beraber (birlikte hazırladıkları “Biz” dergisini çıkarabilmek için Erzurum’a gitti. Aynı zamanda lise son sınıfı tekrar okuyarak (düz) lise mezunu oldu. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi’ne, ertesi yıl da: İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’ne girdi. Her iki fakülteyi birlikte sürdürdü. Fakülteyi okuduğu sırada geçimi için çalışmak mecburiyetinde kaldı ve çalışarak okudu. Fakültelerini aynı dönemde bitiren yazarımız, Şanlıurfa’da ortaöğretimde Edebiyat öğretmeni olarak göreve başladı.
Eğitimli bir aileden gelen M.E. Ertan’ın yazı ve edebiyat hayatı çocukluk yıllarına kadar gider. Kitap okumayı ve şiiri çok sevdiğini, çocukken ezberlemiş olduğu ve hala hatırladığı şiirlerden anlıyoruz. Karagöz-Hacıvat Gazetelerinde yer alan bazı şiirleri, yazılış amacını ve siyasiliğini bilmemesine rağmen (çocuk yaşta)ezberlemiştir: Yazarımız şiirle işe başlamış, orta öğretim döneminde zamanını şiir okuyarak, ustaları ve eserlerini tanıyarak değerlendirmiştir: şiir denemelerine başlamış: bir çok mahalli dergilere ve gazetelere (şiirleri) kapak veya konu olmuştur.
Eserleri:
Tiyatro: Hz. ibrahim ve Nemrut (şurkav 1999), Urfa’nın Kurtuluş Destanı (Şanlıurfa Memleket yay. Bayrak mat. İst.2000)
Radyofonik Oyun: Preveze Deniz Zaferi (Kuzey Deniz Saha Komutanlığı 1979 İstanbul)
Araştırma, İnceleme: Urfalı Şair Abi (Şurkav, 1997 ankara), Aziz Mahmut Hüdayi (Şule Yayınları,2001 İstanbul)
Şiirleri: Basılmamış, henüz kitaplaşmamıştır. Çeşitli dergi ve gazetelerde yayınlanmıştır.