Ham Maddesi Maden Olan El Sanatları
Doğada cevher olarak bulunan demir, bakır,altın,gümüş gibi madenler, ateşe tutuldukları zaman yumuşama özelliğine sahip olamları sebebi ile kullanım eşyalarının yapımında değerlendirilmiş, bu da hammaddesi maden olan el sanatlarının doğmasını sağlamıştır. Demircilik, bakırcılık, kalaycılık gibi sanatlar madenin işlenip şekillendirilmesi ile yapılan sanatlar arasındadır ve Anadolu’da az da olsa geleneksel yöntemlerle sürdürülmektedir.
Sıcak demircilik, demir veya demir dışındaki metalleri yeterli düzeyde ısıtarak çeşitli el aletleri ya da iş tezgâhlarının yardımı ile bükme, delme, yayma, dövme ve kalıpta şekillendirme işlemidir. Yörede sıcak demircilik ürünleri olarak geçmiş yıllarda balta, kazma, maşa ve buna benzer aletler üretilirken günümüzde merdiven ve pencere korkulukları gibi parçalar yapılmaktadır. Ayrıca sıcak demirci ustaları kendi yaratıcılıkları ile her türlü bitki ve hayvan figürlerinden oluşan ürünlerde yapabilmektedir.
Erken devirlerde özellikle kesici ve delici aletlerin yapımında değerlendirilen demir, yerleşik yaşama geçişle birlikte insan hayatının farklı alanlarında kullanım alanı bulmuştur. Kapı parçaları, lokma gibi pencere şebekeleri, korkuluk gibi mimariye dayalı; kazma, zikke,nal gibi hayvancılığa dayalı ürünler demirin işlenmesi sonucu ortaya konan eserlerdendir.
Bu unsurların kullanım alanlarının son derece geniş olması sebebi ile önemli sanatlar arasında kendine yer bulan demircilik, aralarında Rize, Samsum, Bitlis, Ankara, Bartın, Bilecik, Gaziantep, Düzce, Antalya, Isparta, Sakarya’nın da yer aldığı çok sayıda ilde gerçekleştirilmektedir. Sıcak ya da soğuk demircilik şeklinde kendini gösteren bu sanatların da gelişen teknoloji karşısında güçlükle ayakta kaldığı anlaşılmaktadır.
Demircilik sanatının Sakarya’daki son temsilcilerinden biri, Geyve’de ikamet eden 1960 doğumlu Kadir Yüksel’dir. Babası da demirci olan ustamız mesleğe, on üç yaşında Mehmet Emin isimli ustanın yanında çırak olarak başlamıştır. Oğlu Yunus Yüksel ve torunu Enes Yüksel’le sürdürdüğü demirciliği yaklaşık elli yıldır sürdürmektedir. Sıcak ve soğuk demir işleri ortaya koyan usta, demirin sulama işlemi ile çelikleştirilmesini gerçekleştirmektedir.
İlin Taraklı ilçesine bağlı Yenidoğan mahallesinde yaşayan ve aslen Mudurnu Çarşak köylü olan 1961 doğumlu Gülay Yanık, bir diğer demir ustasıdır. Aynı aileden Ahmet Yanık, Eray Yanık, yine aynı mahalleden Mehmet Boncuk, Murat Boncuk ve İsmail Özçelik sıcak demircilik yapan ustalardır. Göçebe hayat sürdükleri süreçte köy köy gezerek tarımla geçimini sağlayan insanlar için saban demiri, balta demiri, çapa,nal,çember,mıh gibi eşyalar ürettiklerini ve bu üretimlerde hurda demirlerden yararlandıklarını söylemiştir. Bu ustaların ürünleri genellikle İstanbul ve Kocaeli gibi Sakarya’nın komşu illerine satılmaktadır. Sakarya’da geleneksel usullerle yapılan sıcak demircilik işi günümüzde yalnızca birkaç atölyede yaşatılmaktadır. Günlük hayatın ihtiyaçlarına uygun olarak üretim yapan sıcak demirci atölyeleri ise il genelinde bulunmaktadır.
Ustalar, üretecekeleri malzeme için kullanacakları demiri Adapazarı Sanayi Bölgesi ve çevredeki hurdacılardan temin etmektedir. İşlenecek demir parça, makas yardımıyla kesilerek kalıplara sokulur ve üzerinde davlumbazın yer aldığı ocakta yumuşatılır. Ocağın yakılması için kömürden istifade edilir. Ateş azaldıkça deri ve ahşap malzemeden imal edilen oldukça büyük bir körükle hava üflenerek ateşin harlanması sağlanır. Erime noktasına ulaşan parça, maşa olarak da bilinen kıskaç yardımıyla ocaktan alınarak şekillendirilmek üzere örs üzerine getirilir. İki kişi tarafından birinin elinde balyoz bir diğerinin elinde çekiç olmak kaydıy ile dövülmeye başlanır.
Dövme işlemi sırasında soğuyan ve işlenmesi zorlaşan demir parça, kıskaç yardımıyla tekrar ateşe maruz tutularak yumuşatılır. Dövme aşamasında kırılma ve yamulma meydana gelmemesi için işlenen parçanın her yerinin eşit ölçüde ısınmış olmasına dikkat edilir. Yeniden işlenmeye hazır hale gelen demir, örs üzerine alınarak dövülmeye devam edilir.Bu işlemin tamamlanması ile suya verilen demirin çelikleşmesi sağlanır. Ardından bileme makinesine sokularak ağız kısmı keskinleştirilir ve parlatılır. Tamamlanan parça üzerindeki pürüzler de eğe yardımıyla giderilir.
Kazma, kürek,saban,diren,pulluk,orak,balta gibi sıcak demir ve ferforje, beşik,masa,sandalye,kapı gibi soğuk demir ürünler, yapılan eserler arasındadır. Sıcak demircilik yöntemiyle ortaya konacak bir ürün için yaklaşık bir saat emek veren ustalar, bazen işlerini yetiştirmek için sabahlara kadar çalıştıklarını belirtmişlerdir.Oldukça zor bir meslek olan demirciliğin küçümsenmemesi gereken bir sanat olduğunu, devlet trafından desteklenmesinin mesleğin yaşatılması adına yararlı oalcağını dile getirmişlerdir.
Bakır, doğada serbest veya birleşik olarak bulunan, ısı ve elektriği iyi ileten, kolay dövülen ve işlenen bir elementtir. Bakırın keşfedilerek işlenmesi, insan hayatını kolaylaştırmış ve pek çok alanda değerlendirilmiştir. Bakırın yoğun olarak kullanılması bakırcılık olarak tanınan sanat kolunun doğmasına ortam hazırlamıştır.
Özellikle günlük kap kaçak yapımında tercih edilen bakır, ülkemizde Artvin-Murgul, Kastamonu-Küre,Elazğı-Ergani ve Maden,Rize-Çayeli’nde çıkarılıp, işlenmektedir. Anadolu’nun pek çok yerinde bakıra dayalı el işçiliğinin yapıldığı bilinmektedir.Neredeyse her şehrin bir Bakırcılar çarşısı vardır.Bunlar arasında Sakarya’yı da saymak mümkündür.
Adapazarı ilçesinde yer alan ve şehrin simgelerinden biri olan uzun çarşıdaki Bakırcılar sokağında yer alan Bakırcılar 1970’li yıllara kadar bu sanatı icra etmişlerdir.
Bugün aynı yerde bakırcılık mesleğini Gaziantep’ten getirttiği bakır işlerini satarak sürdüren ve aslen adapazarlı olan 1943 doğumlu Özcan Yıldırım, Sakarya’nın önde gelen bakır ustalarından biridir. Mesleğe heves ederek başlamış ve henüz çocuk yaşta Bakırcı Cafer
Uyan’ın yanına çırak olarak girmiştir. Çıraklık döneminin ilk aşamalarında bakır kap-kaçakları yıkamış, üzerlerinde örsle düzeltmeler yapmış ardından kalaylamayı öğrenmiştir.Bu aşamaların ardından bakır işlemeye başlamıştır.
Ortaya koyduğu ürünlerde geleneksel yöntemlerden biri olan dövme tekniğini uygulayan usta, üretimde kullanacağı malzemeyi İstanbul Beyazıt’tan temin etmiştir. Ham levha olarak temin edilen bakır, yapılacak eserin ölçüsüne göre kesildikten sonra ateşte ısıtılarak yumuşaması sağlanır. Bu işlem bakırın işlenmesini kolaylaştırmaktadır.Ardından örs üzerine alınarak ahşap tokmak ve narine (çekiç) yardımı ile şekillendirilmeye başlanır. Örsler dip örsü, yan örs, koltuk örsü, omuz örsü olmak üzere çeşitlilik gösterir.Daha sonra farklı ağız genişliklerine sahip çekiçlerle dövme işlemine devam edilerek son vuruşlar gerçekleştirilir. Üründe motife yer verilecekse kabartma ve çelik kalem kullanılarak yapılan kazıma tekniklerinden yararlanılır. Bu işlemlerin tamamlanmasıyla yüzeyde kalan fazlalıklar eğeyle alınır ve son olarak zımpara ile parlatma yapılır.
Tavalar, siniler, kazanlar, sahanlar, leğenler, taslar, güğümler, ibrikler, bakraçlar, cezveler, bakırın işlenmesiyle yapılan ürünler arasındadır.
Bakırın belirli bir kullanım ömrünün olması zamanla yüzeyinde renk değişimleri oluşmasına neden olmaktadır. Yeşillenme şeklinde kendini gösteren bu farklılaşma, malzemenin bakıma ihtiyacı olduğunu göstergesidir. Söz konusu durum kalaycılık olarak bilinen sanatın doğmasını sağlamıştır.
Kalay kolay işlenebilen, yumuşak ve gümüş beyazı renkte olan kimyasal bir elementtir. Otomotiv endüstrisinden dokumacılığa kadar pek çok alanda değerlendirilir. Kalayın kullanıldığı alanlardan biri de bakır yüzeylerdir. Özellikle bakırdan yapılmış eşyalarda zamanla meydana gelen korozyonun giderilmesinde kalaydan istifade edilmektedir. Kalaycılar tarafından gerçekleştirilen kalaylama ile bakır eşyaların yüzeylerinin kaplanması ve parlatılması sağlanır.
Özcan Yıldırım usta bakır işçiliğini aktif olarak yürütmese de kalaycılık sanatını sürdürmektedir. Sakarya halkı ata yadigarı olan ya da mutfakta, bağda bahçede kullandığı bakır eşyaları dönem dönem ustamıza getirerek kalaylamasını istemektedir. Bu da kalaycılığın ayakta kalmasının temel sebebidir. Kalaylama işlemini, evinin altında bulunan küçük atölyesinde yapmaktadır. Rengi değişen bakır malzeme öncelikle kostikleme işlemine tabi tutulur. Kostik bir kimyasaldır ve sodyum hidroksit olarak bilinir. Bu uygulama, bakır yüzeyin yakılarak kayganlık kazanmasını sağlar nokta kostikleme kıskaç ucuna tutturulan bez yardımıyla gerçekleştirilir. İşlemin tamamlanmasından sonra malzeme kuma alınarak arındırılır ve yüzeyin iyice pürüzsüzleştirilmesi gerçekleştirilir. Kumlamanın bitmesi ile ince, yumuşak bir çubuk halindeki kalay, yüksek ateşe tutulan bakır eşya üzerine gezdirilerek eritilir ve küçük bir pamuk parçası ile tüm yüzeye dağıtarak, yapışması sağlanır. Tüm bu aşamaların ardından bakır eşya, yenilenmiş olarak ilk günkü haline döner.
Görüldüğü üzere bakırcılık ve kalaycılık birbirini tamamlayan iki sanattır bir nokta oksitlenmiş bakır eşya kalaylanmaz ise kullanan kişileri zehirler. Bu durumun önüne geçmek amacıyla senede bir ya da iki kere kal aynı zamanda gerçekleştirilmesi gerekir. Her iki sanatı da oğlu Ömer Yıldırım’a öğreterek bunların bir kuşaktan sürdürülmesine katkıda bulunmuştur.
Kaynakça
Suzan Bingöl, Folklor Araştırmacısı, Sakarya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü.
Taş, E. (Aralık 2021). Somut Olmayan Kültürel Miras Kapsamında Sakarya El Sanatları ve Ustaları. Efe Akademi Yayınları.