Yenigün Gazetesi

“Özgürce” Makale Yazısı

23 Şubat 2003

Sayın Duran'la kısa bir gezi

Adapazanı Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Aziz Duran’la şöyle kısa bir şehir turu attık. Şehre uzak, yıllann ihmaline uğramış semtlere. Maltepe’nin ara sokaklarını, caddelerini dolaştık.

Lapa lapa yağan kara rağmen çalışan işçiler gördük Maltepe’nin unutulmuş semtlerinde. İşçilerle konuştuk. Usta başlan ile konuştuk. Soğuğa karşın, kara rağmen çalışmalarına, kum semelerine, taş döşemelerine hayranlıkla baktık.

Başkan Duran’a “Böyle havalarda çalışmasalar olmaz mı?” diye bir soru soruyorum. “Hocam işleri zamanında bitirip teslim etmeyenlere anlaşmamız gereği hiç de az olmayan gecikme zammı, cezası var. Müteahhitler bunun için yağmur-kar, soğuk- sıcak demeden çalışıp aldıklan işi süresi içinde teslime yükümlüdürler. Öyle sağlam anlaşma yapmazsak aylarca bitmez bu işler cevabını veriyor.

Bitirilen, tamamen güzelleşen, tıkır tıkır yürünen yollan gördük. Kar ve yağmura karşın başkanı görenler sokağa çıkıyorlar. Önüne geçiyorlar “Allah sizden razı olsun. Yolumuz çok güzel oldu. Yıllardır neler neler çekmedik. Maltepe’nin buralarına uğrayıp bakan mı vardı?” diyor biraraya gelen üç beş hanımdan yaşlıca olanı.

Gezimizi sürdürürken bir hanımefendi çıktı önümüze. Fakir-fukara ama hanımefendi. Ürktüm. Bir sorunu anlatacak. Halli güç bir sorunu olsa gerek sanıyordum.”

“Başkanım, Allah sizden razı olsun naylonlu barınaktan güzel bir eve naklettiniz bizi. Çoluk-çocuk dua ediyoruz size. Ama cereyan bağlamıyorlar. Çok para istiyorlar. Eşim makamınıza gitmişti. Derdimizi anlatmaya siz gelmişken söyleyeyim dedim” diyor.

Başkan Duran, koruması emekli öğretmen oğlu. Saygılı, terbiyeli, ağır başlı. Başkan Hakan Çakmakçı’ya “Not alıver. Ceple söyleyelim ilgililere halletsinler cereyan işini” diyor. Ve ilgililere emir ve bilgi veriliyor. Bu arada Başkan Duran’ın cep telefonu önündeki koruması Hakan’da. Ard arda “Sizi arıyorlar başkanım!” deyip cep telefonunu uzatıyor. Neler neler istenmiyor. Arabadayız. Cep telefonuyla gün yaptığı konuşmayı dinledim. Saban Dişli anıyordu. Ali Fuat Paşa’nın bir su sorunu varmış. Halletmesini rica ediyor. Duran hemen ceple Sayın Vali Kıraç’ı arıyor. Bilgilendiriyor.

Bir arkadaşımın evi var o semtte, Kendisi bir ay önce çok sigara içtiğinden kanser tedavisi için Amerika’ya giden emekli öğretmen İsmail Yılmaz’ın akşam telefonla müjdeyi verdim İstanbul’a… Amerika’ya gitmek istemedi. Çocukları adeta zorla götürdüler. Ameliyat edilmedi. Ama önemli ilaçlar vermişler. Kilo almış. Kırk yıldır bıraktıramadığım sigaraya tövbe ettirmişler. Kilo alması herhalde sigarayı bırakmış olmasındandır.

Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Duran benim çok eski sevdiğim kişilerdendir.

“Hocam, bayağı işler yaptık. Yapmaya devam edeceğiz. İki devre belediye başkanlığı yaptım. Kaprisim yok. Tekrar seçileyim diye bir hırsım yok. Şimdi benim bir hırsım var. Seçime kadar değil, eylül ayına kadar Adapazarı’nı eskisinden daha da güzelleştirmek. Depremin hiçbir ürküntüsü kalmasın istiyorum.

İnsanlarımız hizmet istiyorlar. Haklılar. Biliyorsun uzun süre devlet desteğini alamadık. Şimdi biraz rahatladık. Beş-altı ay içinde önemli tüm sorunları çözebileceğimize inancım tamdır” diyorlar. Ve çok güzel sözler ediyorlar. Çok umutlular.

Çok iyi niyetli, kentin ve kentte yaşıyanların sorunlarını adı gibi belirlemiş. Başkan Duran’a içtenlikle samimane başarılar diledim. Gezdiğimiz, gördüğümüz sokaklarda verilen hizmetler, yapılan yollar, döşenen taşlar gerçekten yıllarca hizmet verebilecek kadar çok güzel. Gönül okşayıcı…

Büyükşehir Belediyesi şehrin sade göbeğinde hizmet vermediğini, kıyı köşelerde de, oralarda oturanların başka kimsenin uğramadığı semtlere de çok güzel hizmetler verildiğini gördüm. Kutladım. Hele yüzü, gözü, gönlü gülen insanlarımızın ilgileri “Allah sizden razı olsun!” demeleri çok duygulandırdı beni. Her şeyi bir tarafa bırakınız. Insanlarımız çok takdirkar, kadirşinas, olumlu. Hala hep şükrederler. Canım üç-beş sızlananlar olabilir. Hoşgörmek, hak vermek gerek…

Yarın tekrar buluşmak dileğiyle.