Yenigün Gazetesi
“Özgürce” Makale Yazısı
18 Ağustos 2004
Tam beş yıl önce yıl önce
Evet, tam beş yıl önce asrın felaketiyle karşılaşmıştı, Sakarya’nın da dahil olduğu Marmara Bölgesi. Adapazarı tam beş yıl önce yine Salı günü çok kötü bir gününü yaşıyordu. Yıkılmış binalar altından cesetler çıkartılmaya çalışılıyordu. Yürek dayanmaz ölçüde yaşayanlar cesetlere kavuşunca bayağı seviniyorlardı. “Hiç değilse mezarları olacak” diye alıp alıp gidiyorlardı cenazelerini…
Büyük bir insan kalabalığı yıkılan binalar arasında cesetler arıyordu. Askerler, beş yıl önce böylesine bir gecede yıkılan evlere ilk koşanlar olmuşlardı.
Çok iyi görüştüğüm insanlar vardı eşlerini, çocuklarını, torunlarını kaybetmişlerdi. 10-15 daireleri, elli-altmış daireli apartmanlar yerle bir olmuştu… Ne acı gerçek böylesine yıkılmış, yerle bir olmuş apartmanlara yaklaşamayanlar da az değildi…
Atatürk Bulvarı boydan boya insanlarımızla acılı, dertli insanlarımızla, genç, yaşlı bebeler kucaklarında yığılmışlardı. Yorganlara, halı ve kilimlere sarılılar vardı. Ağlaşıyorlardı. Valilik binası önünde kahredici gerçeğin yaralarını sarmak için çırpınan insanlarımız, vali, kamu görevlileri vardı. Koşup duran vardı astsubaylar, erler vardı.
Allah’ım böylesine, daha doğrusu öylesine bir gün daha gösterme hiç bir bir kuluna Ne kahredici günlerdi o günler. Ardı mı nasıl geldi? Üç gün, beş gün, sekiz-on gün enkaz altında kalan yakınlanını arayanlann perişan hallerini gördük. Ana oğul, gelin-kaynana sanlmışlar birbirlerine. Son dualarını birlikte yapıp, teslim etmişler ruhlarını. Belli ölümlerinin böyle olduğu…
“Kurtarın beni” diye Yorgalar Caddesi’nde verenleri gördüm. İçim yandı. Biri hem yazar-çizer, hem öğretmen meslektaşım Yusuf Özkan’dı. Akşamüstü Defterdarlık Çay Bahçesi’nde üç arkadaş söyleşirken görmüştüm. Rahmetli iyi yazardı. Seri yazılarını zevkle okurdum. Yıllar yılının spor sevdalıyısıydı. Spor yazarıydı.
Nevzat Ercan’ı gördüm. Ölümle sarmaş-dolaş ablasının feryatlarına deva olamıyordu. İçi kan ağlıyordu. “Milletvekili eski bakan” titri vardı. Neye yarardı. Gördüğümde perişandı. “Ablam Hocam Ablam” diyebilmişti…
Beşinci kattaydım deprem olduğunda. Daha önceki depremleri yaşamışlığım vardı. Kiracısı olduğum apartmanda yıkıntı çoktu Yandaki beş katlı apartmandan cesetler çıkartıyorlardı. Çok kalabalık vardı. Heyecan doruktaydı. Ağlaşanlar vardı.
Beşinci katın biraz sağlam balkonuna çıktım pijamalarla. “Deprem bitti. Gírip eşyalarınızı alabilirsiniz.”diyordum. Moral, güç veriyordum. İnandırıcılığım çok zor oldu. Ama faydasının olduğun hep söylediler.
Yıkılmış, bitmiş, tükenmiş Adapazan’nı bugünkü hale getirenleri minnetle, saygı ile ölenleri rahmetle anıyorum. Adapazarı o çok büyük felaketten sonra bugünkü güzelliğe kolayca dönüştürülmemiştir. Devletin valisi başta, bütün atanmışlar, seçimlerle görev alanlar günlerce, uyum içinde, çok iyi çalışmışlardır. Sezar’ın hakkını Sezara vermek gerek… Yakında ölen Halil Kocacık’ın ilk andan itibaren hizmeti çok olmuştur. Ne güzel karar, Halil Kocacık Yıldırımspor Tesisleri adı verilmiş. Kararı alanları kutluyorum. Hall Kocacık her haliyle mükemmel insandi. Güzelleşen Adapazarı’nın daha çok güzelleşmesi dileğiyle…
Yanın tekrar görüşmek dileğiyle…